"Ellerinizle, dillerinizle ve mallarınızla cihad ediniz."(Nesâi,Cihâd,48)
"Ellerinizle, dillerinizle ve mallarınızla cihad ediniz."(Nesâi,Cihâd,48)
"Seviniz ki sevilesiniz.
Koruyunuz ki korunasanız"
"GAZZA yakılıyor, yıkılıyor,
Sabiler aç, susuz çıplak,
Kefensiz şekilde uçuşuyorlar.
Mü'minler ve inananlar, neredesiniz?"
Güncel haberleri takip ettiğinizde, milli düzeni ve yaşamı tehdit eden, insanlığın kabul edemeyeceği kadar vahim ( dünyavileşme, insanlığın kabul edemeyeceği kadar ağır ve hayvanların dahi işlemeyesi kadar aşağılık suçlar işleyerek esfele sefilin derecesine indirilmek) vukuatlar artarak devam etmektedir. Öyle ki:
Öldürüyor. Sanki kuzu gövdesi gibi hunharca cesedi parçalıyor. Sonra parçaladığı vücut parçalarını soğutucuya yerleştirir gibi valize yerleştirerek çöplüğe göndererek yok etmeye çalışıyor.
Ciğerlerimizi(ormanlarımızı) yakıyor. Şeytana uydum diyerek pişkince savunmasını yapıyor. Kendi vatanını yakarak, yıkarak yok etmeye çalışıyor. Hayasızca kutsal yurdumuzda da yaşamını sürdürmeye devam ediyor.
Sabıyı istismar ediyor. Utanmadan, sıkılmadan, fütursuzca yaşamını sürdürüyor, insanım diye ortalıkta geziniyor.
Ana'sını vuruyor. Ölmeyince, asa ile vurarak öldürmeye çalışıyor. Onunla da olmayınca bıçak'layarak öldürme işini tamamlıyor.
Ana-babasını öldürüyor. Cinayetleri işlemeden önce; çelik yelek, kask gibi materyalleri kuşanarak tam teçhizatlı bir şekilde hunharca karı-kocayı katlediyor.
Kendince kusursuz bir planla, katliam yapan şahıs güvenlik güçlerince yakalanınca;
"Kusursuz bir cinayet yok mu" diyerek asayiş görevlilerinin, planlayarak gerçekleştirdiği katliamı kısa zamanda çözerek, ıssız arazide kamp çadırı kurarken yakalanmasını hayretle karşılıyor.
Gıda terörü almış, yürümüş...Ellerinde topladıkları malları İstedikleri fiyata satamayınca araziye dökerek imha ediyorlar. Girdi maliyetlerinde bir artış olmadığı halde allem ederek, güllem ederek, bir bahane ile fiyatları istedikleri şekilde yükseltiyorlar. Aşırı derecede sebepsiz yere satış etiketleriyle oynayarak kamu refahının düşmesine ve enflasyonun yükselmesine zemin hazırlıyorlar. Mevcut idarenin uyguladığı istikrar politikasında olumsuz etkileyerek istikrarın sağlanmasını da engelliyorlar.
Hükümet haksız kazanç sağlayanları para cezalarıyla kontrol ederek aşırı fiyat yükselişlerini önlemek için büyük çaba sarf ediyor. Cezaların yetersiz kalması ve oy korkusu sebebiyle önlemleri artırmayı da gündemine alamadığından kısır döngü devam ediyor. Enflasyon istenilen ölçüde düşürülemiyor. Sabit gelirlilerin yaşamları git gide zorlaşıyor. Halk umutsuzluk içinde kıvranıyor.
Demirel'in ünlü ve kalıplaşmış olan, gündemini koruyan:
"Kaynamayan tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur." Sözünü tedavüle sokarak devleti ve milleti zayıflatarak ele geçirme hesapları yapan karanlık güçlerin (emperyaller, Feto'cüler, Yahudiler, ülkede yaşayan vatan hainleri, iktidarı yıpratmak için iç ve dış düşmanlarla iş birliği yapmaktan çekinmeyen muhalefet güçleri) uyguladığı yıpratma senaryolarını vatanımızda yürürlüğe koymuşlardır. Gayeleri açık ve nettir. Milletimizin prangalarını kırmaya çalıştığı son yıllarda, ilerleme ve gelişmeyi zaafa uğraştırarak zamanın ruhunu okuyan ve gelişmesini tamamlamaya çalışan halkı engelleme oyunlarını sergiliyorlar.
Milli bütünlüğü koruyan ana unsurlardan biriside üretici ve esnaftır. Esnafın gelirini yükselmek, kasasını doldurmak için hakkına razı olmadan yüksek kâr etmeye yöneldiğinde geliri ve refahı artarken, halkın alım gücü zayıflayacağından ihtiyaçlarını gidermekte zorlanacak yaşam düzeyi düşecek ve huzursuzlar artarak devam edecektir.
İhtiyaçlarını karşılayamayan aileler de huzursuzluklar artacak ve saadet evinde uyum bozulacaktır. Sonuç vahimdir:
İntiharlar artacak.
Boşanmalar çoğalacak.
Giderlerini karşılayamama korkusu doğum oranını düşürecek ve nüfus artış hızı azalarak milletin geleceği tehlikeye girecektir.
Mali suçlar artacak, hırsızlık, yankesicilik, kapkaç gibi adi suçlar düzeni sarsacaktır.
Bürokraside suistimaller çoğalacak, hizmetler aksayacak, rüşvet ve yolsuzluklar normalleşerek sosyal doku zedelenecek, idarenin güvenirliliği sorgulanmaya başlanacaktır.
Toplumsal güven zedelenecek, sosyal birlik yara alacak, devlet güçten düşecek, işlevlerini yerine getiremediğinden birlik ve beraberli sağlamada zafiyet gösterecektir. Gücünü ve otoritesini kaybetme riskiyle yüzleşecektir. Halkının ihtiyaçlarını karşılayamayan, birliğini koruyamayan devletler uluslararası araneda da itibarsızlaşacaktır.
Şeyh Edebâli ünlü söylevinde Osman bey'e:
"Halkı yaşat ki devlet yaşasın "buyurarak halkın önemine dikkat çeker. Halk olmadan devletin olmayacağına belirtir.
İslam inancında yöneticinin adil olması belirtilir. Halkın devlet için değil, devletin halk için olduğu önemle vurgulanır.
KİŞİ - HUKUK DEVLET'İ İLİŞKİSİ.
Siyaset felsefesinde fert- devlet ilişkisi çok önemlidir. Çünkü bu ilişki hem toplum yapısını hem de yönetim biçimini belirler. Kişi-Devlet ilişkisi tarihi süreçlerde oldukça farklılıklar göstermiştir.
İlk ve Orta Çağ'da devlet emreden, halk ise emre uymakla görevli tâbiydi. İlişki Efendi- Kul ilişkisiydi.
Günümüz deki demokratik devletlerde ise bireysel özgürlük, eşitlik, kardeşlik, adalet fikirlerine dayalı yönetim gündemdedir.
Demokratik yönetimlerde hukuksal olarak hüriyet, eşitlik vicdan özgürlüğü gibi temel hakları olduğu kabul edilmektedir. Yasalarla fertlerin devlete karşı olumsuz tutumları önlendiği gibi, bireylerin temel hak ve özgürlükleri de güvence altına alınmıştır. Bu anlayışta, halk devlet arasında görünmeyen bir toplumsal sözleşme vardır. Devlet vatandaşının güvenliğini ve diğer ihtiyaçlarını adilane, eşitlik ilkesine uygun olarak yerine getirirken, vatandaşta ödev ve sorumluluklarını yerine getirerek, vergi vermek, oy kullanmak, askere gitmek, yasalara uymak gibi sorumluluklarını yerine getirecektir.
Yusuf Has Hacib ideal devleti; "akla, adalete, doğru ve adil yasalara dayanması gerektiğini" Söyler ve tarifler.
İdarecinin "Cesur, bilge ve akıllı erdemli, dürüst ve adil olmalı, zalim olmamalı, güler yüzlü, tatlı sözlü, yumuşak huylu" olmasını öğütleyerek, halkın da erdemli olmasının önemine dikkat ceker. Halkın "erdemli insanlardan oluşması" erdemli şehirlerin oluşmasının temel unsurudur. Erdemli insanlar, erdemlı şehirler kurarlar. Erdemli şehirlerde oturanlar, erdemli toplumu oluştururlar. Erdemli toplumlarda "erdemli devlet"i kurarlar ve idame ettirirler.
"Erdemli devlet'in" yöneteni ve yönetileni ahlaklı, adil, vicdanlı, hakkına razı, halka ve Hakka ve karşı görevlerini ilahi iradeye uygun olarak yerine gedeceği için huzurlu ve saadetli birliğini sürdürürler. (Farabi, Erdemli Şehir)
Müslüman bir ülkede, İslam'ı kabul ederek yaşayan bir ümmet içinde yaşıyoruz.
Yaradanımız bir, Kitabımız, Peygamberimiz(sav) bir, bütünümüz Adem'in nesliyiz...Bu ayrılık-gayrılık niye ?
"Kendiniz için istediğinizi, din kardeşiniz için de istemedikçe iman etmiş sayılmazsınız. "buyuran Efendimize(sav)uyma konumumuzu irdelediğimizde;
O ilahi düstura uyduğumuzu söyleye bilirmiyiz ?
O Resule uyabilseydik, erdemli toplumu oluşturarak, huzurlu bir kişi, aile, millet ve devlet ortaya çıkacak, iki alem'inide kazananlardan olacaktık. Sizce sosyal yapımız istikbal vaad ediyor mu ?
Bu ayrılık gayrılık niye ?
E...! İslamın, insanlığın neresindeyiz ?
Müslüman olan bir ülkede bu kadar aşağılık suçlar işlenmez, işlenemez.
İnsan bu kadar alçaklaşabilir mı?
Cevapları sizlerde...
...
Kişi hata yayabilir; toplum onu islah eder, düzeltir.
Devlet bozulabilir, adalet'sizleşir ve yıkılır; toplum yeni devletini inşa eder ve varlığını sürdürür.
Fakat sosyal düzen çözülür, toplumsal birlik dağılırsa; Ne fertlerin yaşayacağı, korunacağı bir zemin (Vatan), ne de yeniden Devlet'lerini inşa edilebilecekleri bir mekan kalır. Her şey yok olmaya mahkum olur ve dağılır.
"De ki ! Rabbim ilmimi artır."(Taha,114)
İslam aleminin harcı, birleştiricisi; İlim, irfan, hikmet, Kur'an, Sünnet, gelenek ve göreneklerimizdir.
İnsanlarımızın, "barış ve selam yurdu" olan kutsal vatınımızda, huzurlu bir hayat sürebilmesinin karantisi;her şahsın hakkına riayet ederek yaşaması, karşılıklı sevgi ve muhabbetle davranması, İdarenin Adaleti tekrar hayata geçirmesi, suistimallerin kaldırılması, liyakatin devlet kadrolarında uygulayarak " milli ve manevi değerlerimize" dönerek bu günümüzü, geleceğimizi, istikbalimizi koruyabiliriz.
"Emaneti ehline veriniz"ilahi hücceti; istiklalin, istikrarın ve istikbalin koruyucusu ve muhafızıdır.
İnançlarını, benliğini, öz kültürel değerlerini, tarihi geçmişini, gelenek ve göreneklerini, özelliklede "DİL ve MİTOLOJİSİNİ" unutan, inkar eden, başka milletlerin takipçisi olan bir devlet ve milletin yaşadığı tarihte görülmüşmüdür ?
Benliğini kaybeden her millet tarihin kirli sayfalarında yok olup gitmişlerdir.
İstiklal, istikrar ve istikbalimiz için; "bir olalım, iri olalım, diri olalım" diyen Hacı Bektaş-ı Velinin öğütleri elmas değerindedir. Uyulmadığında toplumsal düzen dağılır, anarşi hakim olur.
Hâce Musa Efendi:
"Yüz yarım adam, bir tam adam etmez" diyerek her inananın tek başına bir ordu olabilmesi için; ilim- irfan sahibi, inanmış, adanmış, yasamayan, yaşatma idealinde olan, fedakar, cefakar, cesur, ilke, ülkü ve töresine bağlı, geçmişini bilen, geleceğini organize ederek projektör sunabilen, milli ve manevi değerlere sahip şahsiyetler, misyon sahibi fertler, devlet'in, milletin geleceğinin kurtarıcısıdır.
Vatan'ını, milletini sevmek, içinde yaşanan çevreye karşı sorumluluklarını yerine getirmek ilahi bir emirdir.
"Vatan sevgisi imandandır" buyuran Efendimiz(sav) her şahsın, vatanını, milletini sevmesinin önemini belirtir.
Ülkemizin uluslararası arenada ve komşu ülkelerle olan ilişkilerinde gücü ve otoritesi, güçlü ve sağlam bir ivme ile ilerleyerek hak ettiği seviyeye doğru hızla yükselmektedir. Dış cebhe de güçlenerek yol almaktadır.
İç cephemiz ise bir çok meseleyle hesaplaşmaktadır.
Bölücü örgütün sılah bırakarak, kendini feshederek dağılma sürecine girmesi ülke için bir kazanımdır.Sonuca ulaşmak zaman alacaktır.Yol kazasına uğramadan sonuca vasıl olunması ülkenin ve milletin umutlarını yeşertecek,birlik ve bütünlük icerisinde güçlü TÜRKİYE dünyadaki hakkettiği seviyeye ulaşacaktır.
Ülkedeki siyasi kutuplaşmalar,milli şuuru zedelemekte,iç ve dış kamu oyu oluşturulmada sıkıntılar yaşanmaktadır.
İç siyasette iktidarı ve muhalefetiyle söz yerine, sesler yükseltilerek, ulusal birliğe zarar verilmektedir. Oysa ki iktidar adilane davranarak ülkenin bütünlüğünü korurken, muhalefette yapılan hizmetlerin tamamına olumsuz davranmaktan vaz geçerek doğrusuna doğru deme becerisini göstermelidir. Muhalefetin görevi yapılan yanlışlıkları azaltmak, bütceyi rantabıl (verimli) kullanması için iktidarla iş birliği yapması, oyunun artmasına ve iktidar yolunun açılmasına da katkı sağlayacaktır.
Ülkeyi güçlü ve müreffeh kılmak iktidarın da muhalefetinde aslı görevi olması gereklidir. İçte birliği sağlamadan, dışa karşı güçlü olmakta mümkün değildir.
Dilde, işte ve fikirde birlik beraberlik içinde olunması ülkenin prestijini yükselterek saygınlığını artıracaktır. Dünya bize gene, biz İslam'a gebeyiz.
Ne zaman biz mü'mince yaşamaya başlarsak İslam'ı kabul edenler artacak, dünya da yaşanabilir hale gelecek, huzurlu ve mutlu insanların diyarı olacaktır. Ülkemiz Osmanlı döneminde nasıl "Selam Yurdu" halinde bir düzeni sağlamış "Gül Devri" olarak anılmış, huzurlu ve mutlu milleti oluşturarak ikinci sahabe dönemini yaşamış ve aleme insanlık dersi vermişse, ilah idareye hakiki ölçüde uyulduğunda alemin düzeninin kurulmasına ve korunmasına katkı sunarak insanlığa nefes olma yolunda mesafe alınmış olacaktır. R. Garaudy (Komünizmi yayma idealiyle yaşamış, sonrasında İslam'ı seçmiş, İslam'la ilgili birçok değerli eserler kaleme almış, kelam söylemiş Fransız bilim insanıdır),İslam hakkındaki görüş ve düşüncelerini şöyle kelamlaştırmıştır;
"Endülüste hayat bulmuş, hayat olmuş, hayat sunmuş İslam; Batıyı Orta Çağ karanlığından nasıl kurtarmış aydınlanma dönemini başlatmışsa, asrımızda da İslamsız Avrupa yolunu bulamayacak hem kendini hem de insanlığı felakete sürükleyerek helak olmasına vesile olacaktır. İnsanlığn ve Avrupa'nın kurtuluşu İslamdadır."diyerek dünyanın yaşanacak duruma gelmesinin ana unsurunun İslam olduğunu vurgular. Dinsiz insanlığın, huzur ve saadete kavuşmasının da imkansız olduğunu eserlerinde geniş ve çarpıcı örneklerle açıklar.
Dünya ve ahiret mizamının kaynağı islamdır. İslamlaşamayan alemin ve milletlerin sonu hüsrandır.
Din islamdır. Huzur islamdadır. Dünyanın hakikatı İslamın nuruyla buluştuğunda, barıştığında, alem huzura kavuşacak, yaşanabilir hale gelecektir. GAZZE'de kurtulacak ve saadete kavuşacaktır.
...
TRUMP'un GAZZA AÇIKLAMASI ...
"Bence herkes eğer kalpsiz yada daha kötüsü deli değilse GAZZA'deki görüntüleri seyredince aynı şeyi düşünecektir...KORKUNÇ.
O çocukları gördüğümüzde söylenebilecek başka bir şey yok...Aç, susuz, çıplak, ölüyorlar...zalimce ölüme terkedilmişler
Çocuklar açlıktan ölüyor...Yani gerçekten açlar ve perişan haldeler.
Annelerine bakıyorsunuz çocuklarını ne kadar sevdikleri ortada...Ama hiçbir şey yapabilecek gibi görünmüyorlar.
Onlara yiyecek ulaştırmak gerekiyor ve biz onlara yiyecek ulaştıracağız."
Ey zalim !
Soykırım yaparak, bir milleti yok ettin. Topu, tüfeği, bombayı
tüm silah ve teçhizatı göndererek onları katlettirdin.
Şimdi de timsah göz yaşları dökerek bir de alay mı ediyorsun...?
Şunu bil ki "mazlumun ahı kalmaz, çıkar aheste aheste"
Cezasını çekeceksin... Ama bu Dünya'da, yada ahirette...
Rabbim hiç bir sucu cezasız bırakmaz.... Çün ki: "Zerre kadar iyilik yapan mükâfatını, zerre kadar kötülük yapan da cezasını çekecektir." buyuran alemlerin sahibi senin de cezanı vermeye kadirdir.
Cezanı çekeceksin...Bunu bil ve emin ol...Cehennemde yanacaksın.
Görülmedik bu zulüm ve işkencelere göz yuman, görmezlikten gelen insanlığında ve biz aciz, naciz İslam alemininde cezalardan kurtulmamız Halıkımızın lütuf ve keremine kalmıştır.
Hesabını kolay verenlerden oluruz İnşâllah...
İnanan, inançlarına göre yaşayan, fıtratına uygun hareket edenler kurtuluş erleridir, muhsin'lerdir.
"Allah'a dayan saye sarıl, hikmete ram ol.
Yol varsa budur, bilmiyorum başka yol." (M. Akif)
Yaradana inanan, işini hakkıyla yapan, irfan ve hikmet sahibi olan insanların kurtulanlardan olacağı müjdelenmektedir.
Kurtuluş erlerinden olmak umuduyla....