Bir toplumun yıkımı, bombalarla değil; kavramlarla oynanarak başlatılır.

Bir toplumun yıkımı, bombalarla değil; kavramlarla oynanarak başlatılır.
Çünkü kelimeler, bir milletin hem hafızasıdır hem de iradesidir.
Ve bugün birileri –gayet bilinçli şekilde– Türk milletinin iradesine sinsice kelepçe vurmaya çalışıyor. “Milli kimlik”, “Türkiye halkları”, “tek bayrak” gibi yarım pişmiş, karnı tok ama ruhu aç kavramlarla.

Burada bir parantez açalım. Nietzsche der ki:
"İnsan, tanımların tutsağıdır. Ad veremediği hiçbir şeye sahip çıkamaz."
İşte bu yüzden “Türk kimliği” demek yerine “milli kimlik” gibi sisli, her yana çekilebilen, pamuk şekeri kıvamında kavramlar piyasaya sürülüyor. Amaç belli: Adı unutturulanın kendisi de unutturulur.

Sorarım size:
İsmi silinmiş bir milleti kim yaşatabilir?
Türk kimliği yerine “milli kimlik” derseniz, kim bu milletin öznesi olur?
Her kavram herkesinse, hiçbir şey kimsenin olmaz.

Bize diyorlar ki: “Tek bayrak diyoruz işte, daha ne istiyorsunuz?”
Cevabımız net:
Renkleri belli olmayan bir “tek bayrak”, anlamı belirsiz bir kumaş parçasından farksızdır.
O bayrağın adı vardır. Türk bayrağıdır.
O bayrağın hikâyesi vardır. Kanla yazılmıştır.
Ve biz bu hikâyeyi, makyajlı kelimelere yedirmeyiz.

Bu söylemler yeni değil.
Gramsci’nin kavramsal hegemonya teorisini hatırlayalım:
"Toplumun zihnini ele geçirmek için önce dilini değiştir."
Ve bu da tam olarak budur.
Dilin sınırlarını genişletmek değil; kimliği sulandırmak, aidiyeti bulanıklaştırmaktır.

Bakın, “Türkiye halkları” diyenler neyi hedefliyor, farkında mısınız?
Artık tek bir millet yok.
Onlara göre bu ülke, iç içe geçmiş etnik vitrinlerden ibaret.
Oysa biz, bu coğrafyada bin yıldır bir milletiz.
Ne kadar mozaik, o kadar çatlak demek değil midir zaten?

Kavramların Efendileri Ve Kimliksizliğe Açılan Kapıİronik olan şu ki, bu “çok kültürcülük” maskesinin altından çıkan şey, aslında kültürsüzlüktür.
Çünkü ortak paydası olmayan bir toplum, ortak geleceğe de sahip olamaz.
Jean Baudrillard boşuna dememiş:
“Gerçeklik kaybolduğunda, geriye sadece simülasyon kalır.”

Türk kimliği yerine “milli kimlik” diyenler, Türk milletini “Türkiye halkları”na indirgeyenler, Türk bayrağını “tek bayrak” diye bulanıklaştıranlar...
Siz farkında olmasanız da biz farkındayız.

Ve bu halk, kavram oyunlarına pabuç bırakmaz.
Çünkü bizim adımız belli, milletimiz bellidir.
Bu toprağın adı Türkiye ise, milletin adı da Türk milletidir.

Son söz Platon’dan:
“Devletin çöküşü, önce dilin bozulmasıyla başlar.”
O halde bize düşen, dili korumaktır.
Ama en çok da Türk adını, korkusuzca ve onurla söylemektir.