“Dişi Deve Şamlılarındır!”: Muaviye'nin Hikayesi Üzerinden Yönetim Anlayışına Derin Bir Bakış  Toplum Psikolojisi, Otorite ve Biat Kültürü Üzerine Tarihten Bir Ders

Muaviye'nin “Dişi Deve” kıssası, otoriteye sorgusuz biatin ve yönetimlerin algı yönetimi üzerinden toplumu şekillendirme stratejilerinin tarihsel örneğidir. Günümüzde bu hikâye, hâlâ geçerliliğini koruyan derin bir siyasal ders sunuyor.

Tarihte sembolik kıssaların ve hikayelerin, büyük gerçekleri ve kalıcı uyarıları barındırdığı bilinir. Hz. Ali ile Muaviye arasında geçen mücadelelerin gölgesinde anlatılan meşhur “Dişi Deve Hikayesi”, sadece bir mizahi anlatı değil; otoritenin nasıl tesis edildiğini, kitlesel manipülasyonun nelere mal olabileceğini ve yönetimlerin hangi zihinsel temeller üzerine inşa edilebileceğini anlatan çarpıcı bir örnektir.

KISSA'DAN HİKMETE: DEVENİN CİNSİYETİNDEN YÖNETİM ANLAYIŞINA

Kıssaya göre, Hz. Ali'ye bağlılığı bilinen bir Küfeli, devesiyle Şam'a gelir. Orada, biri “Bu dişi deve benim” der. Oysa deve erkektir. Gerçeğin apaçık olduğu bir durumda, haklılık ölçüsü değil, siyasi otoritenin iradesi belirleyici olur. Muaviye, meseleyi mahkemeye taşır gibi halk önünde çözer ve "Bu dişi deve Şamlılarındır" diye hüküm verir. Ardından halkın topluca, bir ağızdan “Şamlılarındır!” diye bağırması, gerçeğin değil, gücün ve korkunun hüküm sürdüğü bir düzenin resmidir.

Bu hikaye, görünürde sadece bir hayvanın kime ait olduğu üzerine bir anlaşmazlık gibi dursa da, özünde sistemli bir yönetim psikolojisinin ve itaat kültürünün yansımasıdır. Çünkü burada esas konu devenin cinsiyeti değil, otoriteye sorgusuzca itaat eden kalabalıkların varlığıdır.

MUAVİYE'NİN STRATEJİK ZEKÂSI VE TOPLUMSAL MANİPÜLASYON

Muaviye, durumu Küfeli'ye şöyle açıklar:
“Sen de, ben de biliyoruz ki bu deve senindir ve dişi değil erkektir. Ama sen Küfe'ye dönünce gördüklerini Ali'ye anlat ve de ki: 'Ey Ali, Muaviye'nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk alsın!'”
Bu söz, yönetimlerde haklı olmanın değil, güçlü görünmenin esas alınabileceğini gösteren bir siyaset stratejisidir. Algının, hakikatin önüne geçtiği bir ortamda, doğru olan değil, güçlü olan kazanır. Muaviye'nin amacı, bir devenin mülkiyetini belirlemek değil; Şam'daki halkın kendisine olan kör bağlılığını, Hz. Ali'ye açık bir mesajla göstermekti.

MODERN YÖNETİMLERDE “DİŞİ DEVE” PRATİĞİ

Bu tarihi anlatı, yalnızca 7. yüzyılın siyasal çatışmalarıyla sınırlı değil; bugünün yönetim anlayışlarını da açıklayan bir metafor niteliği taşır.
Modern dünyada da yöneticiler, zaman zaman gerçeği eğip bükerek, mutlak itaati, biat kültürünü ve kararlarının sorgulanmamasını teşvik edebilir. Bu süreçte;
Kitle psikolojisi devreye girer.
Liderin her söylediğini onaylayan çevreler oluşur.
Sorgulayan bireyler dışlanır veya susturulur.
“Doğru” tanımı, toplumsal faydaya göre değil, liderin arzusuna göre şekillenir.
Bugün bir şehirde, halkın ihtiyaçlarına rağmen yapılan bir proje, sırf “yukarıdan talimat geldi” diye uygulanıyorsa; bir eğitimci gerçeği söylediği için cezalandırılıyor, öte yandan liyakatsiz biri alkışlanıyorsa orada devenin dişi mi erkek mi olduğu artık kimsenin umurunda değildir.

TOPLUMSAL SÖZ HAKKI VE BİLİNCİN KAYBI

Bu tür yönetim anlayışlarında en tehlikeli süreç, halkın sorgulama refleksinin törpülenmesi, doğruya değil güçlüye meyletme alışkanlığıdır. Tıpkı Şam'da toplanan halkın hiçbir soru sormadan "Şamlılarındır" diye haykırması gibi...
Bu durum, zamanla toplumun kendi sesini kaybetmesine, irade sahibi bireyler yerine kalabalık içinde eriyen, edilgen kitlelerin çoğalmasına neden olur. Bir toplumda bireyler, “Yanlış ama güce karşı gelemeyiz” demeye başladığında, orada demokrasiden, adaletten ve özgürlükten söz etmek zordur.

KÜFELİ'NİN SESSİZLİĞİ: VİCDANIN VE YALNIZLIĞIN TEMSİLİ

Hikâyenin en hüzünlü yanı, deveyi kaybeden Küfeli'nin tavrıdır. O da bilir devenin kendisinin olduğunu, ama bir başına kalmıştır. Bu yalnızlık, bugünün dünyasında da hakikati söyleyen ama susturulan, marjinalleştirilen aydınların, gazetecilerin, akademisyenlerin, sanatçıların yalnızlığına benzer.
Bu açıdan Küfeli, vicdanın sembolüdür. Ama onun sesi, kalabalığın gürültüsü içinde boğulur. Çünkü toplum, hakikate değil, gücün buyruğuna biat etmiştir.

“AYAĞINI DENK AL” MESAJI VE GÜNÜMÜZE YANSIMASI

Muaviye'nin Küfeli'ye verdiği mesaj, Hz. Ali'ye yönelik bir siyasi uyarıdır ama günümüzde her yönetici, her karar verici bu hikayeyi yeniden okumalıdır. Çünkü:
Gerçeği ezerek kurulan her iktidar, bir gün kendi yalanlarının altında kalır.
Gerçeği savunmak cesaret ister, ama susturulan her doğru, toplumu cehaletin çukuruna iter.
Yönetim, sadece otoriteyle değil; adalet, şeffaflık ve toplumsal katılımla yürür.