Rüzgârın yönüne değil, kendi köklerine güvenen; parayla değil, alın teriyle var olan; kırıldığında bile küsmeyip yeniden veren insanlarınız bol olsun.

Bazı insanlar kavak ağacına benzer… bazıları ise zeytin ağacına.
Bu iki ağaç da doğanın bize sunduğu birer mucizedir; fakat aslında insan karakterlerinin de en güzel yansımalarındandır.

Kavak ağacı…
Uzun boyuyla hemen fark edilir, göğe doğru süzülür, hep yükseklerde olmayı sever. Suya, yani paraya ve bolluğa bağımlıdır; susuz kaldı mı yaşaması zordur. Bu yüzden hep suyun olduğu yerleri seçer, bereketli toprağa değil, bol imkâna yaslanır. Gövdesi inceciktir, narin ve kırılgandır. Dışarıdan güçlü görünse de, en küçük bir rüzgârda eğilir, bazen de kırılıverir.
Rüzgâr o gün hangi yönden eserse kavak o yöne döner. Kökleri derinlere inmez, sağlam değildir; çünkü hep yüzeyde yaşar, derine inmeye, özünü bulmaya çalışmaz.
Görünüşte heybetlidir, ama ömrü boyunca meyve veremez.
Ne gölgesinde huzur bulunur, ne de ondan bir fayda beklenir.
Sadece boyu uzundur; ama ömrü boyunca sadece kendi gölgesine yetebilir.

Zeytin ağacı…
O ise bambaşka bir hikâyedir.
Sade, mütevazı ve kanaatkârdır. Suya, yani paraya pek ihtiyaç duymaz; sadece gerektiği kadarını alır. Kuru toprağın, taşın, güneşin altında bile dimdik durur. Ne rüzgâra boyun eğer, ne fırtınaya teslim olur. Kökleri öylesine derinlerdedir ki, bin yıllık geçmişini taşır; gövdesinde tarih, dallarında sabır vardır.
Zeytin ağacı kimseye tepeden bakmaz, ne kadar meyve verirse versin başını eğmeyi bilir.
Rüzgârla dans eder ama eğilmez; karakterinden ödün vermez.
Dallarına sopayla vurursun, kırarsın, hırpalarsın ama o kin tutmaz.
Bir sene küser, sessizleşir belki… ama ertesi yıl yeniden canlanır, yeniden verir.
O affetmeyi bilir, sabrı bilir, üretmeyi bilir.

Zeytin ağacının meyvesi vardır, bereketlidir.
Yeşilken ayrı, siyahken ayrı değerlidir.
İstersin yeşil zeytin olarak sofrana koyarsın, istersin siyahını kahvaltıya dost eylersin.
Kırarsın, salamura yaparsın, lezzet olur.
Sıkarsın, yağı çıkar; o yağ insanın ömrünü uzatır, derdine derman olur.
Kalan posasından bile fayda sağlarsın; yakarsın sobanda, ısıtır seni.
Yani zeytin, var olduğu her haliyle insana hizmet eder.
Tıpkı gönlü geniş, emeğiyle yaşayan, menfaatle değil değerle var olan insanlar gibi…

Kavak gibi görünmek kolaydır; dışarıdan uzun, gösterişli, dikkat çekici…
Ama zeytin gibi olmak emek ister; sabır, karakter ve gönül ister.
Çünkü zeytin ağacı sadece yaşamakla kalmaz, yaşattıkça anlam bulur.

Rüzgârın yönüne değil, kendi köklerine güvenen; parayla değil, alın teriyle var olan; kırıldığında bile küsmeyip yeniden veren insanlarınız bol olsun.

Ömrünüz, kökleri derin, meyvesi bereketli bir zeytin ağacı gibi olsun…
Gölgeniz huzur, meyveniz şifa, varlığınız bereket getirsin.