Kalbimin vagonlarından geçen en büyük deyimlerden biri budur. Keza hayatta bir çok kere denk geldim.

Durdum gördüm. Hareket ettim gördüm. Gölgelerim karanlığı daha da
koyulaştırdığı vakitte bile hissettim. Görme işlevinin sadece iki gözümde olmadığını
anladım yine gördüm. Çünkü cesaret merdivenlerini çıkmak için anlamam gereken
surretin bilincinde değildim. Evren bana istediğini vermenin derdindeydi. Tüm mesele
buydu.
Hepimiz böyle değil miyiz? Hepimiz binbir çaba ile var ettiğimiz olguların, duyguların esiri
değil miyiz? Hepimiz gerçekleşmesi için, tam olması için bir harbe dahil olmuyor muyuz?
Bunların ekseriyeti için susmuyor muyuz? Çoğu zaman cevabı belli “evet”...
Bilmiyoruz ki amaların, fakatların, lakinlerin o akışta büyük bir önemi var. Araya
sıkıştırmaktan çekinmediğimiz şey sözcüğünün bile derin soydaşları var.
Kilometrelerce yol gittin. Dinlendin, duruldun yeri geldi yoruldun. Bunların hepsini
bilerek soru sorabiliyorsan ve her şeye rağmen alacağın cevap seni tatmin etmeye
yetmemişse dönmeyi göze alacaksın.
Kanını, terini ortaya koyarak, litrelerce gözyaşı dökerek çıktığın o yokuşları inmen
gerekiyorsa ineceksin.
Motiflerle bezeli olan dantelini sökmen gerekiyorsa sökeceksin.
Son sayfasına kadar özveri ile okuduğun o satırları silmen gerektiğinde tek bir dokunuşla
yok etmeyi bileceksin.
Rahatlıkla indiğin merdivenleri çıkman gerekiyorsa da yeniden çıkacaksın.
Küçücük ihtimaller için büyüklerinin üstünü kapatacaksın. Neden diye sormayacaksın
çünkü hayatın bu olduğu gerçeği ile burun buruna gelmiş olacaksın. Yüzleşmiş
olacaksın, son kozunu da dibine kadar kullanmış olacaksın. Evet yaşam denen o
okyanus tazeliği bu.
Tekrar başlayacaksın hiç inşa etmemiş gibi. Bitireceksin hiç tam olmamış gibi.
Vesselam...