Dedi ki: Merhaba... Sohbete tad olsun diye kahvelerimiz hazır.
Dedim ki:
Merhaba... Afiyetle içelim.
Dedi ki:
Bir gün İNSANI KONU EDİNİRİZ demiştiniz.
Dedim ki:
İnsan... Üzerine konuşulacak o kadar çok şey var ki...
Dedi ki:
Bir şeylerden başlamak lazım, öyle değil mi?
Dedim ki:
O halde Antropolog Gehlen'in tanımıyla başlayalım. Gehlen diyor ki:" İnsan fizyolojik özellikleriyle kainatın en güçsüz varlığı iken, aklı sayesinde en güçlü varlığı haline gelmiştir." yani insanın en önemli özelliği akla sahip olmasıdır.
Dedi ki:
Peki bu iyi bir şey mi?
Dedim ki:
Kullanma şekline göre değişir. Sadece şunu çok iyi bilmelisin! İnsanın ürettiği hiç bir şey ilk üretim amacı olarak kötü değildir. Süreç içerisinde insanlar bunu kötü amaçla kullanabilirler.
Dedi ki:
Hiç bir şey mi?
Dedim ki:
Hiçbir şey! Aklından geçenleri tahmin edebiliyorun. İlk aklına gelen şey silah zannedersem. İlk silah, ilkel komianal toplumlarda mızraktır. Ve avcılık için kullanılmıştır. Oysa günümüzde tamamen bir cinayet aracına dönüştü.
Dedi ki:
Anladım. İnsan ve zaman, insan ve dünya diyalektikleri için ne düşünüyorsunuz?
Dedim ki:
"Zaman ve insan" ile ilgili yanlış algıları ortadan kaldıralım. "Doğru zamanda goğru insan" diye bişey yok. Doğru ya da yanlış zaman yoktur. Zaman bir algılama biçimidir.
Doğru insan da her durumda doğrudur zaten. Ek olarak da, "İYİ/KÖTÜ ZAMAN YOKTUR, İYİ/KÖTÜ İNSAN VARDIR"
Dedi ki:
Çok iyi anladım. Peki "İnsan ve dünya" bu arada Candan Erçetin'in "Yalan" şarkısı aklıma geldi. Bu konudaki düşüncenizi merak ediyorum.
Dedim ki:
Öncelikle dünya yalan değil.
Çünkü somut bir gerçekliği var. Tapınılması gereken ilahi bir mekan da değil. Dünyaya yalan diyenler, aslında dünyadan habersiz dünyaya farklı anlamlar yükleyenlerdir.
Dünya neden yalan olsun ki, eğer yalan aranacaksa insan dönüp kendine baksın.
Dedi ki:
Bir gün öleceğiz ya, belki de ondan öyle diyorlardır.
Dedim ki:
İyi de zaten bunu bilerek gelmiyor muyuz?
Dedi ki:
Haklısınız. Peki bu dünyanın düzelme ihtimali var mı, var sa nasıl düzelecek?
Dedim ki:
Çok yerinde bir soru. İstersen bir hikaye ile anlatayım.
Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra, pazar sabahı kalktığında eline gazetesini aldı ve bütün gün keyif yapıp evde oturacağını hayal ediyordu.
Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve parka ne zaman gideceklerini sordu. Baba, oğluna söz vermişti; bu hafta sonu parka götürecekti onu, ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu.
Sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti. Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna uzattı:
“Eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni parka götüreceğim!” dedi.
Sonra düşündü:
“Oh be, kurtuldum! En iyi Coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez!”
Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi:
“Babacığım, haritayı düzelttim. Artık parka gidebiliriz!” dedi.
Adam önce inanamadı ve görmek istedi. Gördüğünde de hayretler içindeydi ve oğluna bunu nasıl yaptığını sordu. Çocuk şu ibretlik açıklamayı yaptı:
“Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan resmi vardı. İnsanı düzelttiğim zaman dünya kendiliğinden düzelmişti!”
Dedi ki:
Çok güzel... Çok etkilendim..
Dedim ki:
İNSAN DÜZELİRSE, DÜNYA DÜZELİR!
Dedi ki:
İNSAN DÜZELİRSE, DÜNYA DÜZELİR!
Dedim ki:
Dünyaya bilinçsiz hayranlık duyanlar, bazılarının karanlıklarına bilinçli düşerler.
Dedi ki:
Yine diğer ucunda kötü insan...
Dedim ki:
Hadi kızım biz YENİDEN İNSAN OLALIM!
Dedi ki:
Olalım baba, YENİDEN İNSAN OLALIM!
Dedim ki:
Çünkü kötülük dünyada değil, yürekte...
Dedi ki:
Bu günkü dialogumuzu ben bitirebilir miyim!?
Dedim ki:
Çok mutlu olurum kızım.
Dedi ki:
İNSAN DÜZELİRSE, DÜNYA DÜZELİR!