Tanin gazetesi muhabiri Ahmet Şerif, 1909 Adana iç savaşından sonra bölgeye geldi. Halkın sorunlarını yerinde araştırdı ve yazdı.
Ahmet Şerif Mart 1910 tarihi içinde Kadirli'ye geldiğinde şaşırdı: Kadirli'nin zenginlerinin sudan bahanelerle kız çocukları için okul açılmasına karşı olduklarını gördü.
Tanin gazetesinin muhabiri Ahmet Şerif, 1909 yılında yaşanan Adana iç savaşından sonra halkın yaşadığı sorunları yerinde görmek, araştırmak yazmak ve kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla ertesi 1910 yılı içinde Adana vilayetine geldi. Adana şehir merkezi ve ilçelerinde gördüklerini kaleme aldı. Mart ayı içinde Kars(Kadirli) kazasına da uğradı. Aşağıda Ahmet Şerif'in kaleminden Kadirli'nin durumu:
1 Mart Salı günü (miladi 13 mart 1910) Osmaniye'den Kars'a doğru hareket ettim.
Osmaniye ile Kars arasında düzenli bir yol yok ise de arazinin düzlüğü ve havaların kuraklığı sebebiyle çamur bulunmaması sayesinde seyahatte o kadar zorluğa rastlanmıyordu.Hareketten bir buçuk saat sonra epeyce yükselmiş olan Ceyhan nehri yine önümüze çıktı. Nehir geçit vermediğinden kayık ile geçmek lazım geliyordu.Bu kayık bizim bildiğimiz gibi olmayıp, öyle kürekle veya buna benzer bir hareketle yürümüyor.Yerlilerin gemi adını verdikleri bu tekne, ağaçtan yapılmış ve dikdörtgen şeklinde olup içine girilip çıkılacak yerlerinden başka yerleri parmaklıkla çevrilidir.Epeyce geniş olduğundan insanları, hayvanları ve arabaları kolayca naklediyor. Biri entarili bir donlu iki kaptan tarafından idare edilen gemi iki sahil arasında uzatılmış bir telden örülmüş kalın halatı tutarak tekneyi suyun akıntısına karşı bulundurarak çekmek suretiyle sevkediliyor.Hayli geniş olan nehri oldukça hızlı geçiyor.Kaptanlara ne verilse kabul ederler. Hatta bir şey vermeyenlere de ses çıkarmazlar.
Bazan içinden, bazen kenarından geçmekte olduğumuz köyler pek küçük olup ancak onbeş yirmi “hu”dan meydana gelmiştir.”Hu” ismi verilen bu kulübelerin içinde fertleri sekize, on'a varan aileler oturmaktadır.Her tarafta rastlanılan koyun, keçi, sığır sürülerine bu köylerin çiftçilikten çok hayvan beslemekle uğraştıkları anlaşılıyor.
Osmaniye'den hareketten yedi buçuk saat Kars'a vardık.Tahminen birkaç yüz evi ve epeyce bir çarşıya sahip olan bu kaza merkezinde oldukça düzenli evler görünüyor.Halkı İslam ve Ermeni'den meydana geliyor.
İndiğimiz han, Osmaniye'de kahvehane üstündeki yeri aratacak gibi idi. Tavan arasında her tarafı duvarları pislik örümcek ağları içinde bir yer ki, bir tarafta hancı biraz yüksekçe olan diğer tarafta ben yatacağım.Temizce bir yemek bulmak mümkün d7eğil.Vücudum uykusuzluktan, yorgunluktan pek rahatsız olduğundan bu geceyi nasıl geçireceğimizi düşünmeye başladım. Gerçi bazıları evlerine götürmek istedilerse de bu serbestliğimi kısmen olsun feda etmek benim işime gelmezdi.Bunun için Kars'a ait inceleme ve gözlemlerim eksik olmakla beraber tarafsız değildir. Çünkü vücut rahatsız olunca, göz ve dil tarafsızlığı koruyamıyor. İki, üç gün kalmak niyetiyle geldiğim Kars'ta misafirlik müddetim yirmi dört saat bile olmadı.Bir saat sonra Sis'e hareket ediyorum.Ve beni oraya çeken kuvvet temiz bir yatak, bir tabak temiz yemek, özetle istirahattir.Bencilliğimi affediniz.
Kars'ın dükkancıları, esnafı pek çekingen, nazlı ve kaba adamlardır.Birşey almak için başvurduğunuz dükkandan hemen hemen kovuluyorsunuz.Dükkan sahibi keyfi isterse size aradığınızı veriyor, istemezse “şimdi işim var , veremem” diye yerinden bile kalkmıyor.Eğer benim gibi ısrar edecek olursanız tekdir ve azarlamaya da hak kazanacağınıza şüphe yoktur.
Araştırmalarıma ve işittiklerime göre Kars'ta ilerlemeyi ve yeniliği istemeyen bazı eşraf ve ağalar var.Mesela her şeyi hazır olduğu halde bir kız okulu kurmak ve açmak ağaların işe karışmasından mümkün olamıyor.Onlar okula yer vermek istemiyorlar ve bu işi için ayrılan yer filan yetimindir şöyledir böyledir diyerek yapımına engel oluyorlar.Bütün Kozan Sancağını dolaşan ve benden bir gün evvel Kars'tan hareket eden vali beyefendi kendilerine gerçek durumdan bahsederek maarifin faydaları, cehaletin zararları hakkında bir ders vermişler.İnşallah iyi bir etkisi görülür.
Kars'ta bugün ibtidai (İlkokul) derecesinde bir okuldan başka bir şey yoktur.Gerçi okulu gezmedimse de iyi bir durumda bulunmadığını öğrendim.Buna karşılık Ermeni vatandaşlarımızın çocuklarına ait okul pek iyi imiş(Bahsedilen okul Kendirli'nin Konağı olarak bilinen binada eğitimini sürdürmektedir). Cehaletlerinde bu kadar ısrar eden İslam halka bir kere Ermeni Okulunu, sonra da kendi çocuklarının gittiği okulu gezmelerini tavsiye ederim.
Kars'ta servet sahibi, durumu iyi epeyce adamlar var.Fakat iş bulamamak, işsizlik hastalığı onları birbiriyle uğraşmaya , devamlı birbirinin aleyhinde öteye beriye müracaat etmeye sevk ediyor.Bu suretle hem kendileri, hem de memleket zarar görüyor. Kazanın Hükümet dairesinde bir çeyrek saat bulunarak Kaymakamı ziyaret ettim.Kaymakamın yanında ihtiyar bir ermeni kadını “Yardım, para isterim” diye ağlıyor, ağlıyordu.Kaymakam ise buna sudan bir cevap veriyordu. Sonra ne olduğunu bilemem.
Kars mahkemesinin savcı yardımcısı varsa da, tayin edilen ceza reisi hala gelmemiştir. Gündüzleri her saat kahvehanede oyun oynamakla meşgul birkaç memur görülmekte olmasına göre göreve devam hususunun o kadar düzenli bir şekilde bir şekilde devam etmediği anlaşılıyor.
Maddi ve manevi eksiklikleriyle beraber Kozan Sancağında ziyaret ettiğim Kars, Cebelibereket Sancağı'nın kazalarından iyi bir durumdadır.Ve halkı daha uyanık, daha medenidir.Yalnız bu adamlar uyandırılmak, kayıtsız işsiz oldukları gerçek kendilerine anlatılmak, geçmişin anananelerine bağlı olan varlıklarını aydınlatmak gerekiyor. Bu adamlar hayatın zevklerinin, görevlerinin ne demek olduğunu anlayacak fikir seviyesine gelirse dünyanın en iyi insanları olacaklarında şüphe edilmemelidir.Çünkü onlar, bu koyu cehalet içinde bile asildirler, iyidirler.
Bu hususta fikri ve vicdanı aydın memurlarımıza mukaddes ve yüce görevler düşmektedir.Namuslu ve yetenekli memurlara bizim halk tapar.Halk bir memurun kimsenin hatırına bakmayarak doğru iş gördüğünü görür ve anlarsa onun kalbinde o memurun pek muhterem bir yeri olur.
Kaynak: Ahmet Şerif, Anadolu'da Tanin (yayınlayan Çetin Börekçi) İstanbul-1977, s. 240-245