Andırın ovasındaki arazilerdeki çeltik üretimi toprak ağaları tarafından yapılıyordu. Köylüler amele olarak çalışıyor ve perişandı.
Sulama kanalı açarak köylülerin üretim yapması çalışmaları başlayınca çatışmalar çıktı.
Sulama kanalı ovaya geldi, Andırın'da ağalık devri de sona erdi.
5 Ekim 2006 Perşembe günü yorgun argın geldim, Andırın'dan Beşbucak köyüne. Bacanak OSMAN Ekiz ile birlikte aynı gün gece bir yarısı yakın mahallede bulunan öğretmen Mehmet Kabalcı'yı evinde ziyaret ederek hem bir geçmiş olsun dileğinde bulunmak ve hemde yörenin tarihi hakkında bilgiler almak istedim. Gece karanlığında dar ve taşlı yollardan gecerek murt ve çam, nar ağaçlarının içindeki tepelik bir yerde Kabalcılara ait evin önüne geldik. Öncelikle bizi köpekler karşıladı. Onların havlamasına zaman olmadı. Kapıya kadar gelen orta yaşlardaki bir hanım bizleri “Buyur” etti. Eve girdik. Salonda oturmakta olan emektar öğretmen Mehmet Kabalcı ile karşılaştık. Ama aynı yerde Müftü Kabalcı da vardı. Saçları ağarmış Müftü Bey, 1930 doğumlu idi, 76 yaşının içinde gün görmüş bilge bir insan görünümünde idi. Aynı yörede yakın zamanlarda yaşanmış tarihe mal olan olayların içinde bulunan mücadele veren bir kişiliği vardı.
Müftü Bey'den Andırın ovasındaki su arklarının hikayesini anlatmasını istedim. Çünkü ne zaman Andırın topraklarına adım atsam hemen herkesin dilinde bir zamanlar yöreye hükmeden Yaycılı ve Zülfikarlı'nın sebep olduğu olayların yansımasını duyardım kulaklarımla. Müftü Kabalcı konuştu ve yanımda bulunan bir öğrencinin kullanarak attığı defterin boş sayfalarına not almaya başladım.
“Bizim Kabalcılar ailesi, Göksun taraflarından gelmiş Andırın ovasına. Beylik köyünde Gara hatun varmış. Bizimkilere burasını yurt yeri olarak göstermiş. Toprak da vermiş. Yaycılı, Gara Hatun'dan sonra Beylik köyüne yerleşerek güçlenmiş.Yaycılı'dan bir tapucu vardı: Süleyman Bey adında. Onun gayretleri ile Yaycılı çok geniş topraklara tapu kestirmiş. Sisne-Bunduk, Azgıt, Andırın'ın içi, Beylik köyü, Andırın ovası, Üzücek'e kadar olan yerlerde Yaycılı'nın 2000 dönümü bulan arazisi vardı. Yaycılı, Andırın suyu ve Keşiş suyunu kullanarak açtırdıkları su arkı ile çeltik ekerlerdi. Tokmaklı'nın içindeki Zülfikarlı'dan Ali Bey, Harboğazından akarak gelen Andırın suyunu bir ark içine alarak köylere su satmaya başladı. Arkın suyu ile çeltik ekti. Çok kazandı. 50'li yıllarda açtı arkını Zülfikarlı. Zülfikarlı ile Yaycılı'nın arası iyi değildi. 1969 yılında idi. Yaycıoğlu Abdullah bey bizlere haber gönderdi: “ Andırın suyu üzerine hükümet bir gölet ve baraj kursun, köylüler birleşerek ark gelsin,arkanızda ben varım” dedi.Ahmet Gökahmetoğlu başkanlığında 1969 yılında Beşbucak ve çevre köyleri kalkındırma köyleri kalkındırma kooperatifini kurduk. Ben de yönetim kurulunda görev aldım. Civar köylerden gelenlerle toplantılar yaptık. 50 kişiyi aşkın kişi katıldı toplantılara. Ortak imza ile dilekçe verecektik hükümete, sulama arkı için Andırın suyuna baraj göleti yapılması ve arkasından da hükümet tarafından ark yapılmasını istiyorduk.
Toplantıya bazı muhtarlar ve sayıları 5'i bulan arkadaşlar bir türlü imza vermek istemiyordu. İçlerinden birisi “İt kapıda zebun gerek” diyordu.
Ağa, bize su veriyor,biz halimizden memnunuz diyorlardı onlar”…
Müftü Efendiye ısrarla sordum: “İt kapıda zebun gerek” sözleri ne manaya gelir? Ağanın kapısında tutma/köle olmak demek. Sen zayıf olursan “it gibi”, ağanın saltanatı sürer gider anlamında açıklamalar yaptı müftü bey…
74 yılında köylülerin ortak dilekçesi ile zamanın hükümeti Andırın suyu üzerine sulama arkı yapılmasına karar verir. Ve Zülfikarlı'nın arkının üzerinden yeni kanal açılır. Kanal çalışmaları sırasında o bölgede görev yapan öğretmen İsmail Arslan köylüleri örgütler, yönlendirir. 80'lli yılların başlarında hükümet arkının Andırın ovasına gelmesi ve köylülere su dağıtımının yapılması ile Andırın yöresinde “Ağalık devrinin sona erdiği”ni açıkladı, Müftü bey.
“İt kapıda zebun gerek” sözlerini defterin boş sayfasına yazıp altını çizdikten sonra kapattım. Ve Kabalcılar'ın evinden gece bir yarısı tarihe uzanan hayallerle ayrıldım.
1500'lü yıllarda tutulan Osmanlı Arşivi Kars/ Kadirli Tapu defterinde Andırın yöresinde Üzücek ve Karacalı, Balıklağı arkının varlığı ortaya çıkıyordu. Andırın ovasında tarih boyunca öncelikle çeltik ekimi dahil tarım yapılmaktaydı. Andırın yöresine hükmedenler arklar vasıtası ile tarım üretimini kontrol etmişlerdi. Kanuni Sultan Süleyman'dan başlayarak Osmanlı Padişahlarına, Maraş Paşalarına, Bayazıt beylerine, sonra da Yaycılı'ya pay gitmişti arkların suladığı tarlalardan.
Çocukluk günlerimden bilirim: Andırın'ın dağ köylerinden ameleler ve çeltik sakaları gelirdi, Kadirli'ye sarı sıcaklarda çalışmak için . Beyaz olurdu şalvarları Andırınlı amelelerin.
Bir yandan orman içi köylerde taşlık tarlalarda veya davarlarını güderek yaşama kavgası verenler , diğer yanda sayıları bir elin parmaklarını aşmayan toprak zengini ağaların, beylerin saltanatı… Ve bu ortamda yaşama savaşı veren Andırınlıların “kaderlerini bağlayan” amelelik dönemi… “İt kapıda zebun gerek” sözleri bir dönemin sosyal gerçeğini yansıtan kulakları çınlatan sözler olsa gerek.