Prof. Dr. Çiğdem Boz / EVRENSEL’e yazdı
Türkiye’nin binlerce yıllık tarım mirası zeytin, bugün küçük üretici için giderek daha ağır bir yük haline geliyor. İklim krizinin derinleşmesi, artan maliyetler, düşen verim ve sektörde yaygınlaşan hile iddiaları; zeytin üreticisini hem ekonomik hem de psikolojik olarak çıkmaza sürüklüyor…
Türkiye’nin binlerce yıllık tarım mirası zeytin, bugün küçük üretici için giderek daha ağır bir yük haline geliyor. İklim krizinin derinleşmesi, artan maliyetler, düşen verim ve sektörde yaygınlaşan hile iddiaları; zeytin üreticisini hem ekonomik hem de psikolojik olarak çıkmaza sürüklüyor. Eskiden 4 kilo zeytinden 1 litre yağ alınırken, bugün bu oran 8–10 kiloya kadar yükselmiş durumda. Hasat, artık maliyeti kurtarmıyor; üretici ise toprağını elinde tutmakta zorlanıyor.
Ürün bol olduğunda fiyatlar düşüyor, az olduğunda ise elde edilen miktar geçinmeye yetmiyor. Kısacası zeytinci, her koşulda kaybediyor.
Zeytin: Yaşamakla Bir Tutulan Ağaç
Nâzım Hikmet’in “ölmez ağacı” olarak tanımladığı zeytin, Akdeniz coğrafyasının kimliğini belirleyen en temel unsurlardan biri. Tarihçi Fernand Braudel’e göre Akdeniz’in sınırlarını zeytin ağacının yetiştiği alanlar çizerken; kültür tarihçisi Victor Hehn, zeytini incir ve üzümle birlikte uygarlık yaratan üç kutsal bitkiden biri olarak tanımlar.
Ancak binlerce yıllık bu kültür, bugün ayakta kalma mücadelesi veriyor.
“Zeytin Zamanı Şenlikti, Şimdi Adam Yok”
Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine bağlı Ahmetçe köyünde yaşayan İbrahim ve Hatice Kavlak çifti, zeytinciliğin dününü ve bugününü en çarpıcı biçimde anlatan isimlerden. 80 yaşını aşmış bu çift, köylerin boşaldığını, gençlerin üretimden koptuğunu söylüyor.
Hatice Kavlak’ın sözleri, kırsalın sessiz çöküşünü özetliyor:
“Eskiden zeytin zamanı köy şenlik gibi olurdu. Şimdi zeytine gidecek adam bulamıyoruz. Arazileri yabancılar aldı, ekip biçen yok. Kışın köyde yapayalnız kalıyoruz.”
Bir zamanlar çevrede 8 zeytinyağı fabrikası varken, bugün yalnızca 2 fabrikanın kaldığı, onların da bu yıl açılmadığı belirtiliyor. Üretici, zeytinini kilometrelerce uzağa taşımak zorunda kalıyor.
Verim Düşüyor, Güven Erozyonu Büyüyor
Üreticilerin en büyük şikâyetlerinden biri de verim kaybı. İbrahim Kavlak’a göre bunun iki temel nedeni var: iklim krizi ve iş ahlakındaki bozulma.
Kuraklık zeytini zorlarken, üreticiler bazı fabrikalarda hile yapıldığı iddiasını dile getiriyor. Zeytinin yağı alınırken üreticiye eksik verildiği, kalan pirinanın tekrar sıkılarak piyasaya sürüldüğü öne sürülüyor. Benzer şikâyetler Edremit ve Ayvalık’taki üreticilerden de geliyor.
Maliyetler Altında Ezilen Üretici
Zeytincilikte en büyük yük kalemleri; işçilik, mazot, gübre, ilaçlama ve sulama. Hasat döneminde ise en büyük sorun, işçi bulamamak.
Ayvalık, Seferihisar ve Milas’ta günlük yevmiyeler:
-
Erkek (sırıkçı): 3.000 – 4.000 TL
-
Kadın (toplayıcı): 1.500 – 2.000 TL
Bu ücretler işçi için yetersiz, üretici için ise neredeyse karşılanamaz durumda. Üstelik dağlık arazilerde işçilik hem daha zor hem de daha pahalı.
“Bu Maliyetlerle Üretim Sürdürülemez”
Üreticiler ortak bir noktada birleşiyor:
Bu koşullarda küçük üreticinin zeytinciliği sürdürmesi her geçen yıl daha da zorlaşıyor. Verim düşüyor, maliyet artıyor, toprağını satmak zorunda kalanların sayısı artıyor.
Zeytin hâlâ bu toprakların sembolü; ancak küçük üretici için artık bir umut değil, hayatta kalma mücadelesi anlamına geliyor.






