Millet olmak hatta ümmet olmak her iki kelimmeninde içini doldurmak yerine içini boşaltmaya yönelik işlerle iştiğal eden bir organizasyon dünya eski yıl yeni önceki yüzyıl yeni yüzyıl fark etmeksizin durmadan devam etmekkte.

Buna “medeniyetler çatışması” veya “hak batıl mücadelesi” gibi tanımlarla izah getirilmeye çalışılmakta.
Millet kelimesinin içini doldurmada kullanılacak güzel tanımlamalardan esinle içinde neler olmalı diye düşünürsek:
1. Vatan Birliği
2. Kader Birliği
3. Birarada yaşama bilinci
4. Bir ve beraber olmanın güvenine olan bağlılık
5. Ortak değerler oluşturma ve ortak değerleri sahiplenme diye sıralanabilecek ortak değerler bütününe sahip olmaya yönelik içerikler sıralanabilir.
Elbetteki bu maddeler tek tek Ülkemiz vatan toprağımız Türkiye Cumhuriyeti devletimizi oluşturan aziz Türk milleti açısından değerlendirebiliriz.
Vatan birliği; Misak-ı milli diye tabir edilen ülkemizin sınırları içinde yaşamayı şeref bilen onur bilen vatan evlatlarının ortak birliği, vatan birliğinin ta kendisidir.
Kader birliği; 7 düvele ortak bir vicdan ve ortak hislerle varıyla yokuyla siper olan bu gün itibarıyla 85 milyonun her birinin atalarının azdan çoktan alınterini, kanını döktüğü bir kader birliği. Her felakette birbirinin yardımına koşanların kader birliği. Büyük millet meclisinin yanında durmayı, her türlü vesayete karşı olma bilinciyle ortak değerine sahip çıkanların kader birliği.

Birarada yaşama bilinci; Birbirinin vicdani farklılıklarının, kin ve düşmanlık sebebi görmeyip, birlik ve beraberliğe evirebilme bilinci çok önemlidir. Her türlü kafatasçı ve faşist ya da dinsel faşizm olarak nitelendirilebilecek “dincilik” gibi ayrılıkçı, düşman saflara, bölünmelere izin vermeyen, birarada yaşama bilinci.
Bir ve beraber olmanın güvenine olan bağlılık; İnsanın, bulunduğu sosyal alanda, mahalle, köy, ilçe, il, iş, gezinti vs. hatta evinde otururken de hissedeceği fakat, isimlendirmeye gerek bile duymadığı en önemli madde, bir ve beraber olmanın güvenine olan bağlılık olsa gerek.
Ortak değerler oluşturma ve ortak değerleri sahiplenme; Ortak değerler oluşturan insanlar topluluğu olarak yaşamış olmak için gereken zaman ne kadar olmalı sorusuna cevap bulmadan bu maddenin anlamını bulması imkansızdır. Şöyle kabaca açıklamak gerekirse, YKS sınavına hazır olana kadar geçen öğrenim süresi düşünülebilir. İlkokul hatta okul öncesi eğitimden başlayıp lise son sınıfı tamamlayana kadar geçen süre sadece 2 saatlik bir zamanla sonuçlanıyor. Bir arada bir ve beraber olma bilinciyle millet olmayı başaran toplumun ortak değerler oluşturma ve ortak değerlerine sahip çıkmada ittifak etmeleri için geçecek süre on yıllara yüzyıla sığabilir mi? Tam da bu noktanın öneminin atlanması mümkün değil.


Ortak değer tarifinde, kabullenmek, sevmek, saygı duymak, kendinden bilmek, kendisi bilmek diyebileceğimiz duygu ve düşünce yumağının tamamını birden içermesi nedeniyle milli bilincin tam merkezindi yani vicdanını yada kalbini oluşturur. Bu madde de pek çok cümle yada kelime veya varlık olmasına rağmen hepsinin birbirinin ayrılmazı halinde oluşan ortak değerlere, ortak sahiplenme, tek yürek tek bilek tek millet olmanın adeta ilk kanun metnidir denilir. Ülkemiz özelinde Ortak değerlerimiz; kurucu değerlerimiz, ülkemizin banisi merhum Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bayrağımız, vatanımız, ortak anlaşma dilimiz ve tüm bunları ortak değer kabulümüz, vatanımızın ve milletimizin bölünmez bütünlüğü olarak ortak değerimizdir.

Ümmet, tabirinin kendisi ise temelde vicdani bir konu olmakla birlikte elbetteki onunda temel esasları vardır. Millet ve ümmet içeriklerine kastetmek isteyenler açısından temelde cebren yok etmek olsa da yok etmeye yönelik saldırılar millet ve ümmete yönelik esasların sulandırılması, inancı sarsmaya yönelik silahlı kullanmadan sözle yapılmakta. Ümmet yada millet açısından bu sözlü saldırıların insanlar arasında oluşturacağı ayrılık, kin ve düşmanlıktan maksat tamamen bir arada olduğunda güç yetiremediği millet ve ümmeti ufak parçalara bölerek yok etmeyi kolaylaştırmak amaçlanmaktadır.

Küçük küçük bölerek cebren yok etmeye bir örnek 2024 yılının ilk haftası için Filistin ve Gazze verilebilir. Burada şunu yeniden htırlatma istiyorum. İsrail filistin durumu, meşru/gayri meşru konusu diyalektiği içerisindeki yazılanlarda ağırlık olarak dikkat çekici ortak bilgi: İsrail'in kurulması en bşta %6 demoğrafik değişimle başladı. Pekala bu %6 nüfus değişimi için nasıl bir süreç işledi, işte burası çok önemli!

Millet ve ümmet kabullerinin dezenformasyonu için yapılan sözlü, yazılı 2000 lerden bu yana medya yoluyla da devam etmekte. Ümmet arasında bölünmeleri sağlamaya yönelik saldırıları daha da geniş anlatmak elbette mümkün fakat sayfada da sınırlarımız. Sınırlara saygı duymakta millet olmanın ötesinde devlet kültürünün vazgeçilmez unsurudur. Yine de örneklemeden geçmeyelim.


Şöyleki; Deve hayvanının idrarından şifa bulmayı, kim hangi kitaptan aktarırsa aktarsa da, üzerine idrar bulaşmış elbiseyle namaz kılınmayacağı hükmünün kaynağına pek çok konuda sahih diye atfedilmiş hadislerin tarih içerisindeki kayıtlara hatta kendi dönemindeki Müslüman alimlerin reddiyelerine konu olduğu gerçeğiyle değerlendirmekte fayda var. Din meselesinde zorunluluklar halinde olabilecek izinlerin her an daima herkesin yapmazsa kafir olacağı kabilinden sulandırmalara akıl sahiplerinin inanmadığını görmekten de ayrıca mutluyum. Ayetlere ters düşmeyen ve kesin hadisleri dile getirmek yerine, deve idrarı şişeleriyle kafa bulacağını sanan, kafa bulacak milletin Türk milleti olmadığını öğrenmiştir, eminim.

Şüphe götürmeyen hadislerden örnek vermek gerekirse:
“Sizden öncekileri helak eden şeylerden birisi şuydu: “Sizden öncekileri helak eden şeylerden birisi şuydu: İçlerinde eşraftan biri hırsızlık yaptığı zaman ona ceza vermezler; ancak kimsesiz, zayıf birisi hırsızlık yapınca ona derhal had cezasını uygularlardı…”

Yine de Veda Hutbesindeki şu satırı da yazmadan bitirmek istemem:
“…Arap'ın Arap olmayana Arap olmayanında Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah üzerine siyahında kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur…”
Hadis numaralarını özellikle yazmadım. Müslümanlar okudukları kitaplarda mutlaka görmüştür veya kitapları ellerine alıp daha detaylı okuyacaklardır, mutlaka.