Türk edebiyatının unutulmaz şairlerinden Cahit Sıtkı Tarancı, bireyin iç dünyasını, hayatın geçiciliğini ve ölüm gerçeğini en etkili biçimde işleyen sanatçılarımızdandır.

Onun en bilinen şiiri olan “Otuz Beş Yaş”, sadece edebiyatımızda değil, Türk halkının hafızasında da derin bir iz bırakmıştır.

Şair, bu şiirinde insan ömrünü bir tabloya benzeterek yaş evrelerini resmeder. “Yaş otuz beş, yolun yarısı eder” dizesi, şiirin en çarpıcı ve en çok hatırlanan bölümüdür.
Bu ifade, bireyin hayat yolculuğunda geriye dönüp baktığında geçen yılların hızla akıp gittiğini, kalan ömrün ise giderek azaldığını vurgular.

Şiirde kullanılan imgeler son derece etkileyicidir. İnsan yüzünün yaş ilerledikçe bir aynaya benzetilmesi, saçların ağarması, dişlerin dökülmesi ve bedenin yavaş yavaş güçten düşmesi, ölümün kaçınılmazlığını hatırlatır.
Cahit Sıtkı, bu evreleri yalın ve içten bir dille anlatırken, okuyucuya da kendi hayatını sorgulatır.

“Otuz Beş Yaş” şiirinin en önemli özelliği, yalnızca bireysel bir duygunun değil, evrensel bir gerçeğin dile getirilmesidir.
İnsan hangi dönemde yaşarsa yaşasın, zamanın akışı ve ölümün kaçınılmazlığıyla yüzleşmek zorundadır. Bu yönüyle şiir, sadece Cahit Sıtkı’nın değil, her bireyin hayatına dokunan bir eser olmuştur.

Edebi açıdan bakıldığında şiir, “Saf (Öz) Şiir” anlayışının özelliklerini taşır. Ahenkli bir dil, sade anlatım ve yoğun duygu işlenişi, şiiri güçlü kılan unsurlardır.
Aynı zamanda, divan edebiyatındaki “fânilik” temasının Cumhuriyet dönemi şairlerinden biri tarafından modern bir dille yeniden yorumlandığını da görmekteyiz.

Sonuç olarak, “Otuz Beş Yaş”, Türk şiirinde ölüm gerçeğini en yalın ama en derin biçimde dile getiren eserlerden biridir.
Bu şiir, hem edebiyat tarihimizdeki özel yeriyle hem de toplumun belleğinde kazandığı saygınlıkla, Cahit Sıtkı Tarancı’yı “ömrün şairi” yapan en önemli yapıt olarak kabul edilmektedir.