Osmaniye'deki Kınık şehri hakkında Prof. Dr. Faruk Sümer bilgi verirken “Fakat hayret edilir ki bugün Çukurova'da hiç kimse Kınık kazasının yerini bilmemektedir” demektedir.
“Kınıkların oturdukları yer 19. Yüzyılın ikinci yarısına kadar kendi adları ile anılan bir kaza idi. Fakat hayret edilir ki bugün Çukurova'da hiç kimse Kınık kazasının yerini bilmemektedir. Kınık sadece yörenin değil aynı zamanda bir kale ve kasabanın da adı idi.”(Prof. Dr. Faruk Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri-Boy teşkilatı-Destanları, Ana yay. İlavelerle 3. Baskı, 1980, s.370)
Yılmaz Kurt, Kınık şehrinin Toprakkale ile Ceyhan arasında olduğunu söylemektedir. “Kınık Nahiyesi Ceyhan ile Osmaniye arasında bulunmaktaydı. Kınık kasabasında 1521'de 144 vergi nüfusu yaşarken bu sayı 1525'te 425, 1547'de 284, 1572'de 182 olmuştu.
Beş mahallesi olan kasaba 17. yy'da ortaya çıkan Celali karışıklıkları esnasında dağılmış ve haritadan silinmiştir.
Kınık kasabasında bulunan Hacı Mustafa Mescidi Vakfının Karaçay üzerindeki değirmenin yarım hissesinden sağlanan 720 akçalık geliri Hacı Mustafa'nın şartı gereğince imama tahsis edilmişti.” (Yılmaz Kurt, Mehmet Akif Erdoğdu, Çukurova Tarihinin Kaynakları 1V, Adana Evkaf defteri, TTK yy. Ank.1999)
1993 yılında düzenlenen “Tarih İçinde Bütün Yönleriyle Osmaniye” sempozyumunda Kınık şehrinin yerinin Osmaniye'de olduğuna dair tespitlerimi bildirmişimdir.
1995 yılında Güneysu dergisinde yayınlanan “Evliya Çelebinin Geçtiği Eski Maraş Yolu ve Kınık Şehri” adlı makalemde Osmaniye tarihi için çok önemli olan bu şehrin merkezinin Osmaniye olduğuna dair düşüncelerimi yeni belgelerle ispat etmişimdir.
Kınık şehrinin ve İsneyn Pazarı'nın Osmaniye'de kurulduğuna dair 1671 yılında buradan geçen Evliya Çelebi'nin verdiği bilgiler, 1691 tarihli Sınırname ve Ahmet Cevdet Paşa'nın Tezakir adlı kitabı birinci derecede önemli belgelerdir.
Ünlü seyyah Evliya Çelebi 1671'de hacını da ifa için giderken Kınık şehrinden geçmiştir. Misis'ten sonra Maraş Yolu dediği yoldan gelen Seyyah 8 saat sonra Kınık Kalesine geldiğini ifade etmiştir. (İsmet İpek, Evliya Çelebinin Geçtiği Eski Maraş Yolu ve Kınık Şehri, Güneysu Dergisi, Osmaniye1996)
“Ve mezkur Gök Dağı gediği altında bir düz sahrada bir mürtefi yirde bir püştei âlâ üzre evsaf-ı Kal'ai Kınık sene tarihinde Ramazanlı Ermen padişahları elinden kabza-i teshire alub karibülahid zulüm taaddi sebebi ile halkı perişan olub kal'a hâli ve muaattal kalmıştır.
Amma hâlâ üstad mühendis destinden çıkmıştır. Ve bir bina-yı zibadır ve şekli müdevverdir. Lakin yukaru çıkub ne cürümde idüğü malûmum değildir. Anı ubur idûb yine şarka bir saat gibûb”
Seyyah Kınık kalesinden bir saat daha şarka giderken Kınık şehrine geldiğini söylemiştir;
“Evsaf-ı Kasaba-i Müzeyyin İsneyn Adana eyaletinde paşanın hassıdır subaşılıktır ve yüz elli akçe Kınıklı kazasıdır ve nahiyesi kırk sekiz pare kuradır. Kadıya senevi bir kise hasıl olur.
Bir sahra-yı azimin vasatında nev-bina bir şirin kasabadır. Haftada bir gün yirmi otuz bin Türk ve Türkmen ve çoban ve pir ve civan cem olub azim bey i şira olur ve herkes metaın füruht idüb hayr-ı azim iderler. Bu ecilden bunda hala binden mütecaviz pazar yerinde yeni dükkânlar ve müteaddit hanlar ve iki yüz yerli ve sahipleri mukim kargir dükkânlar ve iki minareli muhtasar camiler ve beş kagir bina hanı bezirganlar ve iki han dahi henüz esasın bırakmışlar itmamı müyesser olursa kal'a misal hanlar olur Türkmen eşkıyası havfinden metin hanlar vardır ve bir hamamı var.
İnşallah ü teala bu İsneyn bir şehri azim olur! Zira canib-i erbaasında il vilayet
bişümardır ve etrafında olan bağların üzümü Adana'ya ve Tarsus'a ve Kurtkulağı'na ve Payas'a gider üzümü dağı taşı tutmuştur. Kasım gününden iki ay sonra kar altından bir güne üzümü çıkar gayet meşhurdur.
Bu şehirde pazarı temaşa idüb bir gice mihman olub alessabah subaşından elimizde olan buyurdum ile yirmi altı ve on piyade yiğit alub yine şark canibine bazar içinden cereyan iden Nehr-i Karaçay Arslanlı beli tarafından gelüb Kınık Kal'ası kurbünde nehr-i Ceyhun'a mahlut olur.” (Evliya Çelebi Seyahatnamesi, İstanbul Devlet Matbaası, 1935, cilt:3, s.340)
Osmanlı Devleti 1691'de aldığı bir kararla kanunsuz hareketlerin önünü almak ve boş toprakları imara açmak için aşiretleri iskân etmek istemiştir.
Adana kadısı başkanlığında gelen heyet ile Kınık kazası eşrafından bilirkişiler Karaçay boğazında toplanmış ve 1691 tarihli sınırname ile Kınık kazasının sınırının Erzin'den Zorkun'a, Türkü'den Bahçeye devam ettiği belirtilmiştir.
Bahçe'deki Ayran diye bilinen “Ayıran” mevkii Dulkadıroğlu Sancağı ile Ramazanoğlu Sancağı'nın ayrıldığı yerdir. Yani Kınık şehrinin sınırı Ayran'a kadar gitmektedir.
“Hüve'l-muin,
İşbu bin iki yüz iki senesinde Mah-ı Cemaziyelula'nın yedinci gününde Dergâh-ı Ali Kapucubaşı'larından iftihar-ül emacid velekarım Yeğen Mehmed Ağa kulları yedi ile Adana ve Ayas maa Berendi ve Kınık ve Payas Kadılarına hitaben ferman-ı cihan-muta' varid olub mazmun-ı itaat-makrununda İfraz-ı Zülkadriyye reayası fi-ma-ba'd Türkmenlikden çıkub Ayas maa Berendi ve Kınık Kazalarında sakin olub ziraat edüb hâsıl eyledikleri mahsullerinin hums sub'a varınca öşürlerin canib-i Miri'ye eda edüb Demirkapu'dan Misis'e varınca mürur ve ubur eden ebna-i sebili kutta-ut tarik ve ehl-i fesad mazarratından hıfz u hıraset edüb muaf ve müseem olmaları,
Zikrolunan kazaların kadim hududu keşf ve tahrir olunub vukuu üzere arz ve ilam olunmak ferman buyurulmağın, İmtisalen li-l emr-il ali Adana Kadısı ve Mütevellisi, ve Ayan-ı Vilayetden Şeyhzade Mehmed Efendi, Ve biraderi Mahmud Ağa,Ve Ramazanoğlu Sadık Bey, Ve Nakib-ül eşraf Kaymakam Es-Seyyid Mustafa Ağa, Ve Serdarı Mehmed Çavuş, Ve Kethüdayeri Vekili olan El-Hacc Hamza Ağa, Ve Misis Kadısı ve Mütevellisi Veli Ağa ve İmamı Abdullah Efendi ve Hatibi Ahmed Efendi Ve Vukuf-u tammı olan İhtiyarlarıyla,
Zikrolunan kazaların kadim hududu müşahede olunması içün, Kasaba-i Misis'in kıble tarafındanCebelinur kurbünde akd-ı meclis olunub sual olundukda;
Nehr-i Ceyhun'un garbi tarafı Adana Kazası'na tabi Yüreğir Kazası toprağı, Şarki tarafi Berendi Kazası toprağıdır, Deyu ahalisi ihbar eyledikleri kayd ve tahrir olunub, Andan dahi cemaat-ı mezkûr ile
Demirkapı'ya varub akd-i meclis olunub sual olundukta; Zikrolunan kazaların kıble tarafı Demirkapı'dan deryaya müntehi olur canib-i şarkisi Turunçlu'ya Ve andan Gözenek'e müntehi olur. Lakin Demirkapı ve Büyükmanend Halep toprağıdır, deyu ihbarları kayd olunub,
Andan dahi cemaat-ı mezkûr ile Kınık Kazası yanında olan, İsneyn Bazarı kurbündecereyan eden, Karaçay demekle maruf su boğazına varulub;
El-Hacc Yusuf ve İmam Veli Efendi ve Hacı Osman Ağa ve Hacı İsa Oğlu Molla Mehmet veKarasolak ve Hacı Hüseyin Efendi ve Hacı Mehmet ve Taviloğlu Molla Veli ve El-Hacc Halil veİbrahim Efendi ve Molla Salih ve Yakup ve Kara Mustafa vesair vukuf-u tammı olanahalilerinden cem-i gafir ve cemaat-ı kesir ile akd-i meclis olunub ahalisinden sualolundukda, Zikrolunan kazaların kadim hududu;
Şarki tarafi; Gözenek'den Sarı Çınar'a, Ve andan İdrak Bocası'na, Ve andan Karagöl'e, Veandan Hacbeli'ne, Ve andan Zorkun'a, Ve andan Cebel-i Hınzır'a, Ve andan Köyceğiz'e ve andan Türkî Makbereliği olan gediğe, Ve andan Alçakkaya'ya, Ve andan Kızıldağ'a ve andan Avcı Beleği'ne, Ve andan Anagöz Çayı'na, Ve andan Nehr-i Ceyhun'a müntehi olur. Ve İsneyn Bazarı'nın nısfı Maraş toprağı ve nısf-ı aheri Kınık toprağı Adana Sancağıdır, deyu beynennas meşhur ve mütevatir, Velâkin bu hududun dâhilinde kalmışdır.
Rub' saat yerdir.
İçinde bazı Maraş erbab-ı tımarı toprağı vardır. Ve zikrolunan kazaların şimal ve garb tarafları Nehr-i Ceyhun olub, deryaya varıncaya değin Berendi ve Ayaş toprağıdır. 1102-Ali El-Mevla Hilafetihi be-Kaza-i Kınık,
Demirkapı kurbünde Halep toprağıdır dediğimiz Üzeyr toprağıdır, İsneyn Bazarında Maraş toprağıdır dediğimiz Kars Sancağıdır. Adana kalasında mahfuz olan mufassalı bile getürülmüş idi. Ferman Sultanımındır. Sahh” (Yılmaz Kurt, tarih İçinde Bütün Yönleriyle Osmaniye Sempozyumu)
Ahmet Cevdet Paşa'ya göre Kınık şehri bugünkü Osmaniye'nin yerindedir. Osmaniye'yi kuran Ahet Cevdet Paşa buradaki harabelerden şöyle bahsetmektedir;
“Hacı Osmanlı Karyesi'nin piş-gahında Pazaryeri denilir bir mahalde, görülen asara nazaran vaktiyle burası bir büyük kasaba olup, mürur-ü zaman ile harap olarak, ahalisi dağılıp dağlara çekilmiş olduğu istidlâl olunmuş ve arazisi ise Gavurdağı eteklerinde Çukurova'nın en mümbit yerlerinden olduğu görülmekte burada yine bir kasaba inşası tasmim kılınmıştır.”(Ahmet Cevdet Paşa, Tezakir)
Ahmet Cevdet Paşa'nın verdiği bilgilerden Osmaniye'nin 1865'te Karaçay kenarında kurulduğu sonra Maraş yolundan uzak kaldığı için şehir 1867'de şimdiki yerine alındığı anlaşılmaktadır.
“Mukaddema Halep'ten İstanbul'a gelirken Osmaniye vücuh-u Belen'e gelip bizimle görüştüklerinde; Osmaniye Kasabası ücra yerde bulunduğundan, Adana'dan İslâhiye'ye ve Maraş tarafına giden yolcular kasabaya uğramayıp, bu cihetle ahz-ü itadan mahrum olduklarını derk etmekle, bu kasabayı cadde üzerine vaki Pazaryeri'ne nakil etmek için vaki olan istidaları üzerine, kendilerine ruhsat verilmiş ve onlar dahi hemen eski kasaba ve bağçelerini kendilerine sayfiye olmak üzere terk ederek Pazaryeri'nde müceddeden bir kasaba bina etmişler idi.
Bu kerre Maraş'a giderken bu yeni Osmaniye kasabasına uğranılarak, bundan dahi kesb-i neşat ve inşirah eyledim.” (A. Cevdet Paşa, Tezakir)