Kadirli'de yaşayan Mustafa Paşaoğlu, 2003 yılı kasım ayı içinde Avşar aşiretinin göç olayları ve çatışmalar hakkında açıklamalar laptı.
-Avaşr aşiret ile Bozdoğan aşiretin çatışmalarının kanlı olaylar ile sonuçlandığını söyledi.
-Mustafa Paşaoğlu'nun açıklamaları, Osmanlı'nın duraklama döneminde Adana'dan-Misis'e ve Payas' kervan gönderemediği zamanların hikayesidr.
NE OLUR YAZMA!
Karşımda duran şahıs anlattığı hikayenin sonunda “Ne olacak vahşet!” sözlerini mırıldandığında gözlerinin mayıştığı belli idi. Dudakları titriyordu. Adı da Süleyman Paşaoğlu idi. 1929 Kadirli doğumlu Süleyman Bey, kendisinin Bozdoğan aşiretinden olduğunu söylerken yedi göbek öteden beri duyduklarını bir tarihçiye anlatmanın mutluluğunu hissediyordu, ama açıklamaları insanın tüylerini ürperten acı bir hikayeydi (28 Kasım 2003)
BİNBOĞAYA GÖÇ VAKTİ
Yaz bahar ayları gelende Bozdoğan aşireti yaylaya göç hazırlığına başladı. Tülü develer yerinden yekindi. Çadırlar denk edildi. Bakır kaplar kalaylandı. Davarlar yönünü kuzeye çevirdi. Oralarda karlı dağlar, serin sulu yaylalar vardı. Sıcaklar bastırmadan göç yapmanın ne kadar faydalı olduğunu biliyorlardı. Bozdoğan aşiretinin bir ucu Misis'te, önemli bir kısmı Anavarza kayalıkları önündeki Sumbas ve Savrun suyu sahrasında kışlıyordu. Kış günleri çalılıklar fundalıklar yanında yaşamanın güzel yanları vardı. Ama şimden geri sıcaklar iyice bastırdığında durmanın zamanı değildi. Anavarza yazıları koskocaman bir sahra gibi uzayıp gidiyordu, göz alabildiğince.
Develer yerinden yekindi. Başlarını öne uzattı. Boyunlarındaki çan ses vermeye başladı. Kısa zamanda yüzlerce devenin yerinden kalktığı görüldü. Sayıları onbinleri bulan davar, nereden baksan 3 veya 4 bin kara çadırı bulan hane halkı ile birlikte Çukurova'nın en büyük aşiretleri arasında bulunan Bozdoğan'ın göç vaktiydi. Mart ayı sonları Nisan'a doğru...
Yakınlarda bulunan Kars (Kadirli) kasabasının köpekleri ulumaya başladı. Tapu tepesinin oradan Akarca belinden Mehirli köyü yakınlarından Nürpet köyü Katıralanı üzerinden bir an önce Savrun gözüne Kıratlı'ya, Göksun'a ulaşacaklar... Oradan da ötesi ver elini BİNBOĞA... Beylerin eğleştiği, aşiret bahadırlarının 'gülbank' oynadığı, pehlivanların güreş yaptığı beyin kırk direkli hayması ve uzun sohbetlerin yapıldığı 'derimevinde' serili halı ve kilimlerin üzerine uzanarak oturma... Elini sazının tellerine götürerek yanık sesiyle 'Bozlak' okuyan aşığın dilinden dökülen sözler hemen herkesi duygulandırıyordu. BİNBOĞA'nın hemen her yeri paylaşılmıştı, aşiretlerce... Kozan ovasından gelen Lek, Kırıntılı, Hacılar aşiretleri ile Avşarlar da orada idi.