Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, milletini esaretten kurtarıp bağımsız, çağdaş bir devlet kurdu.

Ancak aradan geçen yüzyıla rağmen, bazı çevrelerin Atatürk'e yönelik sistematik karalama kampanyaları hâlâ devam ediyor.

Bu çabalar, tarihin en büyük liderlerinden birini karalamakla kalmıyor; aynı zamanda milletin maneviyatıyla, değerleriyle ve birliğini sağlayan harçla da oynuyor. Son günlerde gündeme getirilen bazı söylemler, bu çabanın günümüzdeki örneklerinden sadece biri.

Tarihçi kimliğiyle tanınan Murat Bardakçı'nın bir televizyon programında, Atatürk'ün dinle ilişkisiyle ilgili iddiaları gündeme taşıması dikkat çekti. Bardakçı, İngiliz gazeteci Grace Ellison'ın “An English Woman in Angora” adlı kitabına atıfla, Atatürk'ün din karşıtı sözler söylediğini iddia etti. Ancak bu iddiaların gerçeği yansıtmadığı, bizzat Atatürk'ün kendi el yazısıyla tuttuğu notlarda açıkça ifade edilmiştir. Atatürk, bir İngiliz gazetecinin ki bu kişi Grace Ellison'dır söylediklerini çarpıttığını ve hiç söylemediği sözleri yazıya döktüğünü belirterek, bu gazeteciyi "adeta bir casus" olarak nitelemiştir. (Atatürk'ün Not Defterleri, Genelkurmay Yayınları, s. 125)

Tarihi belgeler ortadayken, bu iftiraları yeniden ısıtıp kamuoyunun gündemine taşımak sadece cehalet değil; aynı zamanda kötü niyetin de işaretidir. Eğer gerçekten samimi bir araştırma yapılmak istenseydi, Atatürk'ün kendi el yazısıyla kaleme aldığı bu ifadeler kolaylıkla ulaşılabilir belgeler arasında yer alıyor. Peki neden bunlar görmezden geliniyor?

Bu sorunun cevabı tarihsel gerçeklerde gizli. Atatürk, Türk milletinin kurtarıcısı ve aynı zamanda İslam coğrafyasının da umudu olmuş bir liderdir. Sadece düşmanı değil, müttefiki de rahatsız etmiştir. Çünkü işgal, savaş ve Sevr ile parçalayamadıkları bu milleti, içeriden çökertmenin yollarını arayan güçler için Atatürk en büyük engeldi.

Bu bağlamda, Prof. Dr. Haydar Baş'ın “Hoş Geldin Atatürk” adlı eseri, bu iftiraların gerçek yüzünü gözler önüne sermiştir. Kitapta belgeleriyle ortaya konan bilgiler, Atatürk'ün dindar kişiliğini, dini hassasiyetlerini ve İslam'a olan bağlılığını gözler önüne sermektedir. Bugün dahi Anıtkabir'in ziyaretçi rekorları kırması, milletin Atasına olan bağlılığını ve onu her yönüyle benimsediğini göstermektedir.

Atatürk'ün dini yönüyle ilgili belgeler yalnızca Hoş Geldin Atatürk kitabında değil, devlet arşivlerinde, yakın çevresinin anılarında ve dönemin resmi belgelerinde de açıkça yer alıyor. Atatürk daha çocuk yaşta Kur'an'ı hatmetmiş, Selanik'teki tekkelerde dini sohbetlere katılmış, savaş zamanlarında Allah'a olan inancını her fırsatta dile getirmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında TBMM'yi dualarla açtırmış, hafızlara Kur'an okutmuş, annesi Zübeyde Hanım için her yıl mevlitler okutmuş, cami onarımlarına bizzat katkıda bulunmuştur.

1932 yılında Ramazan ayında Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde hafızlara makamlı Kur'an okutmuş, okunan ayetlerin doğru telaffuz edilmesine büyük özen göstermiştir. Atatürk'ün İslam dünyasıyla kurduğu ilişkiler de onun maneviyatının bir başka yansımasıdır. Afganistan, İran ve Irak gibi Müslüman ülkelerle oluşturduğu Sadabat Paktı, Batı'nın emperyalist tehditlerine karşı ortak İslam duruşunu yansıtmıştır.

Bugün Atatürk'e dinsiz demeye kalkanlar ya tarihten habersiz ya da art niyetlidir. Atatürk'ün din karşıtı olduğunu iddia edenlerin, 33. dereceden masonlardan veya İngiliz istihbaratının taşeronlarından ilham aldığı bir gerçektir. Bu söylemler, milleti birbirine düşürmek, devlet-millet bütünlüğünü sarsmak amacıyla yüzyıldır kullanılan bir taktiktir.

Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın bu konudaki açıklamaları da dikkate değerdir. Sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Atatürk'ün Müslümanlığı şu anda en benim diyen Müslümana nal toplatır. Yalancılara ve iftiracılara itibar etmeyin” diyerek, Atatürk'ün manevi yönünü savunmuştur. Daha önce yaptığı bir konuşmada ise Atatürk'ün Türk milletini esaretten kurtardığını, bu milletin Müslüman olduğunu, Cumhuriyetin de Müslüman bir halkın rejimi olduğunu vurgulamıştır.

BTP lideri, Lozan görüşmelerinde İngilizlerin Kürtleri azınlık olarak tanıma dayatmasına karşılık Atatürk'ün verdiği cevabı hatırlatarak, bu topraklarda yaşayan herkesin eşit ve asli unsur olduğunu ortaya koymuştur. Atatürk, gayrimüslimleri mübadele ile göndermiş; Müslüman olanları kabul etmiştir. Bu bile onun dini hassasiyetini açıkça ortaya koymaktadır.

Bugün birilerinin Atatürk'ün dini inancını sulandırma çabası, sadece bir lideri değil, milletin manevi varlığını da hedef almaktadır. Ancak Türk milleti, bu iftiraların gerçeği örtmesine izin vermemiştir ve vermeyecektir. Milletimiz, Atatürk'ün hem milli hem manevi yönüyle tam bir lider olduğunu bilmektedir. O'nu karalamaya çalışanlar ise tarihin karanlık sayfalarında yerlerini çoktan almıştır.

Selam olsun Türk milletinin yüce önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e...
Selam olsun O'nu Türk milletine doğru tanıtan Prof. Dr. Haydar Baş'a...
Ve lanet olsun Atatürk'e iftira atan, içimizdeki Truva atlarına!