Güç peşinde koşarken Osmaniye'de kaybolmayın.

Osmaniye'mizde güç ve güçlünün peşinde koşanlara!

Hani derler ya, "Güçlü rüzgar, kuru dalı kırar" diye. Bizim burada da bir rüzgar var, ama o rüzgarın peşinden koşanları görünce insanın aklına "Acaba kuru dallar mıyız?" sorusu geliyor. Bugün, sosyal psikolojinin derinliklerinden süzülüp gelen bilgilerle, neden bazılarımız güçlünün yanında yer almayı adeta bir sanat haline getirmiş, ona bir hünermiş gibi bakarız, onu biraz mizahi bir dille ele alalım.

Bir kere, "sosyal kimlik teorisi" diye bir şey var. Evet, evet, hepimiz bir yerlere ait olmak, o "biz" grubunun parçası olmak istiyoruz. Özellikle de o grup güçlü algılanıyorsa, vay halimize! "Ben de varım!" demek, kimi zaman Osmaniye'nin en hızlı koşan tavuğunu yakalamaya çalışmak kadar zor olabiliyor. Güçlü grupla özdeşleşmek, bir nevi sosyal statü tırmanma yarışı gibi. "Bakın ben de güçlülerin yanındayım, demek ki ben de güçlüyüm!" modunda, bir nevi sosyal medya hesaplarımızdaki takipçi sayımızı artırmaya çalışır gibi, güçlü olanın peşinden koşuyoruz.

İkinci olarak, "otoriteye itaat" kavramına gelelim. Ah, Stanley Milgram'ın deneyleri... O deneylerdeki gibi, bazen otorite figürlerinin yanında yer almak, aklımıza mantıklı gelmese bile, bizi bir çekim alanına sokuyor. "Aman efendim, siz ne derseniz doğrudur" diyerek, ahlaki ve etik değerlerimizi bir kenara bırakabiliyoruz. Osmaniye'deki dedikodu kazanları bile, bu itaat etme hallerimizi konuşmaktan geri kalmıyor.

Üçüncüsü, "kaynak teorisi"ne değinelim. Kim güçlünün yanında yer alırsa, onun şemsiyesi altında birazcık da olsa gölgede kalabilir, düşüncesiyle hareket ediyoruz. "Güçlü kimin yanındaysa, kaynaklar orada" mantığıyla, güçlünün peşinden koşanlar, aslında bir nevi 'kaynak avcılığı' yapıyorlar. Bir yandan da "Güç bende olsun, her derde deva olsun" diyerek, Osmaniye fıstığı yiyip, güç kazanmaya çalışıyoruz sanki.

Son olarak, "onay arayışı" ve "sosyal etki" meselesi var. Osmaniye'nin sıcak yaz günlerinde, serin bir gölge arar gibi, çevremizden onay ve kabul arayışı içindeyiz. Güçlü olan ne derse, o doğru; nereye giderse, oraya doğru bir yürüyüş başlatıyoruz. "Ben de sizinle aynı fikirdeyim" diyerek, sosyal çevremizdeki güçlü figürlere yanaşma çabası, adeta bir sosyal medya beğenisi toplama yarışına dönüşüyor.

Evet, sevgili okur, güçlünün peşinden koşarken, kendi değerlerimizi, inançlarımızı unutmamak, kendi ayaklarımız üzerinde durabilmek önemli. Güçlü rüzgarlar eserken, sağlam köklerimizle ayakta kalmak, belki de en büyük güçtür. Unutmayın, güçlünün yanında yer almak, kısa vadeli nemalanmalar getirebilir; ama uzun vadede, kendi gücünüzü ve değerlerinizi keşfetmek, paha biçilemez bir hazineye sahip olmaktır.

Güçlü rüzgarlarınız hiç dinmesin, ama rüzgarın yönünü siz belirleyin.