Bazı insanlar vardır, gökyüzüne bakarak kendilerini evrenin merkezi sanarlar. Belki de bu, içlerinde sakladıkları minik bir ego tahtının sürekli sallanmasından kaynaklanıyordur. Gözle görülmeyen bu tahtın etrafında dönüp dururlar, farkında olmadan...
Her hareketi, her sözü, kendilerini bir adım daha ileri taşımak, bir kişi daha üzerinde hakimiyet kurmak içindir. Bu savaşta amansız bir savaşçıdırlar, en büyük düşmanları ise kendi yansımalarıdır. Aynada baktıklarında gördükleri, yalnızca kendi mükemmellikleridir, başkalarının var olmadığı bir dünyada.
Egosuna yenik düşen bu insanlar, eleştiriye kapalıdır. Çünkü onlar için eleştiri, kendi mükemmel dünyalarında bir çatlaktır. Ve bu çatlak, kendi özgüvenlerini sorgulamalarına neden olabilir. Kendi oluşturdukları bu mükemmel dünyada, herhangi bir hatanın veya kusurun varlığını kabul etmek onlar için mümkün değildir.
Ancak, en ironik yanı, egosuna yenik düşmüş bu insanların en büyük hayranlarının yine kendileri olmasıdır. Öyle ki, etraflarındaki her şeyi kendi başarılarına atfederler. Başkalarının başarısını gölgede bırakma arzularıyla yanıp tutuşurlar. Ve belki de bu yüzden, etraflarında samimi ilişkiler kurmakta zorlanırlar.
Elbette, hepimizde bir miktar ego vardır. Ama kendi egosunu kontrol edemeyen, onun kölesine dönüşenler için, gerçek dünyada yalnızlık kaçınılmazdır. Belki de, bu yalnızlık, egosuna yenik düşenlerin en büyük cezasıdır.
Sonuç olarak, kendi iç sesimizle daima dürüst olmalıyız. Egomuzun bizi ele geçirmesine izin vermemeli, etrafımızdaki insanlara değer vermeliyiz. Unutmayın, hayatta gerçek başarı, başkalarıyla kurduğumuz ilişkilerde ve onlara ne kadar değer verdiğimizde yatar. Egosuna yenik düşenlere değil, kalbine yenik düşenlere selam olsun!