Lüks yaşam ve israf içindeki bazı yetkililer, tasarruf çağrılarına rağmen vatandaşın adil payını sorgulatıyor; bu çelişki adaleti zedeliyor.

İnsan, zaman zaman düşünmeden edemiyor; bu dünyada adalet diye bir şey var mı gerçekten? Vatandaşın cebinden her kuruşu saydığı, emeklinin dişini bir tık daha sıkması gerektiği söylenirken, ülkenin önde gelen bazı kişilerinin lüks ve israf içinde yüzdüğü haberleri gündemi meşgul ediyor.

Evet, benim güzel ülkemin güzel insanları,

Merkez Bankası Başkanı Gaye Hanım'ın babası Erol Erkan'la ilgili CİMER’e yapılan şikayetler, aslında sadece bir kişinin lüks yaşamının değil, sistemin nasıl işlediğinin de göstergesi. Bankada özel mutfakta pişirilen yemekler, lüks tabaklar, kaşıklar ve dudak uçuklatan maaşlar... Vatandaşa "tasarruf yapın" denirken, bazılarının 4 bin liralık çay bardakları ile kendilerini ödüllendirdikleri bir gerçek. Yani, bir yanda tasarruf nutukları, diğer yanda ise lüksün dorukları.

Bir kısım vatandaşın 230 bin TL maaş aldığı, bir diğer kısmının ise 10.000 TL ile emekli olmaya çalıştığı bir ülkede yaşıyoruz. Bu durum, "adil paylaşım" kavramını sorgulatıyor. Ne yazık ki, bir tarafta zenginleşen bir azınlık, diğer tarafta ise giderek yoksullaşan bir çoğunluk var. Ekonomik adaletin bu kadar çarpık olduğu bir sistemde, vatandaşın sesini duyurması şart.

Üstelik bu lüks yaşam tarzı, sadece ekonomik bir mesele değil; aynı zamanda etik ve dini bir mesele. İsraf, dinimizce de kabul edilemez bir davranış. Fazlasını tüketmek, biriktirmek... Bunlar, toplumun genel ahlak anlayışıyla da çelişiyor. Ekranlarda sürekli mütevazi bir hayat yaşadıklarını pompalayan bu insanlar, aslında ne kadar acımasız bir zenginlik içinde yüzüyorlar.

İşin ironik yanı, çevrecilik adı altında poşetleri 25 kuruşa satanların, Avrupa'nın çöpünü almamız konusunda sessiz kalması. Vatandaş çevreyi korumak için poşete para verirken, ülke çöplüğe dönüşüyor. Bu çelişki, toplumu zenginleştirmenin yollarını ararken, aslında bireye ve tekele ayrıcalık tanıyan bir sistemin göstergesi.

Evet, sayın okurlar, bu yazıda ironiyle, kara mizahla, hatta biraz da gerginlikle  bahsettiğimiz konular, aslında hepimizin göz ardı etmemesi gereken ciddi sorunlar. Ülkenin her türlü riskine birlikte göğüs geren vatandaşlar, elbette ganimetin adil bir şekilde paylaşılmasını hak ediyor. Aksi takdirde, adaletten bahsetmek mümkün değil. Bu yüzden, her birimiz sesimizi yükseltmeli, adaletsizliğe ve israfa karşı durmalıyız. Yoksa, geleceğimiz için çok geç olabilir.

Hayat devam ediyor ama bu hayat sizin mi? Yoka size yaşamanız için dayatılan hayat mı? İşte esas mesele bu. Birileri saray koridorlarında saklambaç oynarken, biz bakkal ve manavdan kaçmak için saklambaç oynuyoruz.