Keskinbaş, kadınların şiddetsiz bir toplum için kazanımlarını korumakta kararlı olduklarını vurguladı.
Başkan Keskinbaş açıklamasında, “25 Kasım, 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde ülkeyi diktatörlükle yöneten Rafael Trujillo’ya karşıtlığıyla bilinen Mirabel Kardeşler adlı üç kız kardeşin katledildiği gündür. Bugün, kadına yönelik şiddete karşı farkındalık yaratmak ve şiddeti önlemek amacıyla Birleşmiş Milletler tarafından ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ olarak ilan edilmiştir” dedi.
Keskinbaş, Mirabal Kardeşlerin katledilmesinden bu yana kadına yönelik şiddetin azalmadığını belirterek, “Bugün hala kadınlar babaları, kocaları, kardeşleri ve sevgilileri tarafından katlediliyor. İşyerlerinde olumsuz koşullarda çalışırken canlarından oluyor. Ekonomik, sosyal, kültürel, akademik, siyasi ve pek çok alanda cinsiyetlerinden dolayı ayrımcılığa ve şiddete maruz kalıyorlar. 2021’in ilk 6 ayında 131, 2022’nin ilk 6 ayında 164, 2023’ün ilk 6 ayında 147, 2024’ün ilk 6 ayında 205, 2025’in ilk 6 ayında ise 136 kadın öldürüldü. Ayrıca 145 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu” ifadelerini kullandı.
Açıklamada ataerkil toplum yapısına da dikkat çekilerek, “Ataerkil toplum, yaşamın her alanında kadınların kendilerini gerçekleştirmelerini ve eşit özneler olarak var olmalarını engellemektedir. Cinsiyet eşitliği ulusal ve uluslararası düzenlemelerle güvence altına alınmış olmasına rağmen, dünyada toplumsal cinsiyet eşitliğinin tam olarak sağlanabildiği hemen hiçbir ülke yoktur” denildi.
Kadınların anayasal haklardan eşit olarak yararlanma, kamusal alanda yer alma, eğitim hakkından yararlanma, kendi bedenleri ile ilgili karar verebilme, eşit işe eşit ücret alabilme ve istihdamda eşit olabilme gibi talepleri bulunduğu vurgulandı. Ancak, iktidarın bu taleplere olumlu yaklaşmadığı ve 2025 yılını “Aile Yılı” ilan ederek kadını aile içinde ve geleneksel rollerde tutmayı hedeflediği ifade edildi. Açıklamada, “Aile yılı, evlilik oranlarını artırma, boşanma oranlarını düşürme ve ebeveynlik tutumlarını değiştirme ekseninde tasarlanmış bir toplum projesidir. Bu amaçla eşlere, ikinci ve üçüncü çocuk için maddi yardım vaat edilmektedir. Amaç, aile içine sıkıştırdığı kadını kontrol etmek ve toplumsal yaşamdan uzaklaştırmaktır” denildi.
Keskinbaş, ayrıca kadınların ve LGBTİQ+’ların yaşamına doğrudan müdahale eden birçok düzenlemenin hayata geçirilmeye çalışıldığına dikkat çekerek, şunları söyledi: “Kadınların nasıl doğum yapacağına ilişkin yönetmelikler hazırlandı. ‘Toplumsal cinsiyet’ kavramının kullanımı yasaklandı. LGBTİQ+ bireyler kamusal alandan biraz daha dışlandı. Ayrımcı söylemler arttıkça şiddet de artmaktadır. Şimdi ise aynı anlayışın yeni bir adımı karşımızda: 11. Yargı Paketi. ‘Torba yasa’ adı altında sunulan bu kanunlar, birbirinden farklı konularda birçok düzenleme içermektedir. Kadınların, LGBTİQ+’ların ve çocukların yaşamını koruması gereken yasalar, artık onları baskı altına almanın aracına dönüşmektedir.”
Başkan Keskinbaş, çocukların ceza hukukunda indirimlerden mahrum bırakılması ve çocukların ucuz işgücü olarak kullanılmasının önüne geçilmesi gerektiğini belirterek, “15-18 yaş arasındaki çocukların ağırlaştırılmış müebbet ve müebbet hapis cezası gerektiren suçları işlemesi durumunda alacakları cezanın miktarı artırılıyor. Kasten öldürme suçunun faili 15-18 yaş arasındaki çocukların cezalarına indirim uygulanması konusunda yasal güvence reddedilip takdir hakkı yargıca bırakılıyor. Çocukluk, eğitim süreleri ve içerikleri ile oynanarak Mesleki Eğitim Merkezleri üzerinden ucuz işgücü kaynağı haline getirilmeye çalışılmaktadır” dedi.
Açıklamanın sonunda Keskinbaş, kadınların 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde bir kez daha haklarını savunacaklarını vurguladı: “Biz kadınlar, Cumhuriyetimiz, Anayasamız, yasalarımız ve uluslararası sözleşmelerle elde ettiğimiz hakları ihlal edecek veya ortadan kaldıracak her düzenlemeye ‘hayır’ diyoruz. İstanbul Sözleşmesi de dahil olmak üzere kazanılmış haklarımızı korumakta kararlılığımızı bir kez daha ilan ediyoruz.”
