Sessizce ilerleyen bir risk faktörü: Homosistein

Türkiye’de giderek yaygınlaşan kalp-damar hastalıkları, yalnızca yaşam tarzı ve genetik faktörlere bağlı değil. Talatpaşa Laboratuvarlar Grubu Biyokimya Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Var, kalp sağlığı açısından göz ardı edilen önemli bir tehlikeye dikkat çekti: Homosistein yüksekliği.

Prof. Dr. Var, bu maddenin kandaki düzeyinin, basit bir kan testi ile kolaylıkla ölçülebileceğini ve sonuçların kişinin kardiyovasküler riski hakkında önemli ipuçları verdiğini belirtti.


Homosistein nedir?

Homosistein, vücutta doğal olarak üretilen ve protein metabolizmasının bir yan ürünü olan bir amino asittir. Ancak bu madde, yiyeceklerle doğrudan alınmaz. Homosistein, vücutta sağlıklı işleyen bir metabolizmanın parçası olan metilasyon süreçlerinde görev yapar. Normal şartlarda B6, B12 ve folik asit vitaminleri yardımıyla vücuttan atılır. Ancak bu vitaminlerin eksikliğinde homosistein kanda birikmeye başlar.

Bu birikim, zamanla damar çeperlerine zarar vererek damar sertliği ve tıkanıklıklarına neden olabilir. Prof. Dr. Var’a göre bu durum kalp hastalıkları, felç (inme) ve Alzheimer gibi nörolojik sorunlara zemin hazırlıyor.


Homosistein testi neden yaptırılmalı?

Prof. Dr. Var, “Homosistein testi, kandaki bu amino asidin düzeyini ölçerek hastanın kalp ve damar hastalıklarına yatkınlığını ortaya koyar. Aynı zamanda B grubu vitamin eksikliği hakkında da bilgi verir. Bu bilgiler, hem önleyici sağlık stratejileri oluşturmak hem de mevcut riskleri yönetmek açısından son derece değerlidir,” dedi.

Bu testin özellikle aşağıdaki durumlarda yapılması öneriliyor:

  • Ailesinde kalp hastalığı öyküsü bulunan bireylerde

  • Yüksek tansiyon veya kolesterol problemi olan kişilerde

  • Şeker hastalarında

  • B12, B6 ve folik asit eksikliği belirtileri görülenlerde

  • Felç geçirme riski olan yaşlı bireylerde


B vitamini eksikliği belirtilerine dikkat

Homosistein düzeylerinin yükselmesinde en büyük etkenlerden biri B vitamini eksikliğidir. Prof. Dr. Ahmet Var, bu eksikliklerin genellikle fark edilmediğini ancak belirli semptomlarla kendini gösterebildiğini ifade etti. Bu belirtiler şunlardır:

  • Sürekli yorgunluk ve halsizlik

  • Baş dönmesi

  • Kaslarda zayıflık

  • El, kol ve ayaklarda uyuşma veya karıncalanma

  • Sinirlilik ve depresyon

  • Hafıza zayıflığı ve konsantrasyon bozuklukları

Bu şikayetler kronik hale geldiyse, homosistein testi yaptırmak önemli bir adım olabilir.


Sağlıklı beslenme ve yaşam tarzı koruyucu etkiye sahip

Beslenme alışkanlıklarının homosistein seviyesi üzerindeki etkisine de değinen Prof. Dr. Var, özellikle folat (folik asit) yönünden zengin sebze ve meyvelerin düzenli tüketiminin önemine dikkat çekti. Gözlemsel çalışmaların, sebze ve meyve ağırlıklı beslenmenin felç ve koroner kalp hastalığı oranlarını düşürdüğünü gösterdiğini belirten Var, şu uyarıyı yaptı:

“Vitamin desteği tek başına kalp-damar hastalıklarından korunmak için yeterli değildir. Etkili bir koruma için dengeli beslenme, düzenli egzersiz, sigara ve alkol kullanımını bırakma gibi yaşam tarzı değişiklikleri de hayati önem taşır.”


Kimler risk altında?

Prof. Dr. Var, homosistein yüksekliği açısından risk grubundaki bireyleri şöyle sıraladı:

  • 50 yaş üstü bireyler

  • Vejetaryen ve vegan beslenen kişiler (özellikle B12 eksikliği nedeniyle)

  • Mide ameliyatı geçirmiş veya sindirim sistemi hastalığı olan bireyler

  • Genetik yatkınlığa sahip kişiler

  • Sigara ve alkol kullananlar

  • Yetersiz beslenenler


Test ne zaman yapılmalı?

Homosistein testi, aç karnına yapılan bir kan tahlili ile uygulanıyor. Sonuçlar, hekim tarafından B vitamini düzeyleriyle birlikte değerlendiriliyor ve buna göre bireysel sağlık planlaması yapılıyor.

Prof. Dr. Ahmet Var, “Bu test sayesinde, henüz hastalık oluşmadan riskleri tespit edebilir ve gerekli önlemleri zamanında alabiliriz. Önleyici sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması için bu tür biyobelirteçlerin daha fazla gündeme alınması gerekiyor,” dedi.

Muhabir: Öznur Atayeter