Ahlat, Anadolu’nun kaderine sabırla katlanmış kalender ağaçlarından biridir. Azla yetinmesini bilen, bulunduğu topraktan şikayet etmeyen ve en kurak bölgelerde dahi varlığını sürdürebilen ahlat ağacı, meyveleriyle birçok canlıya besin kaynağı olmaktadır. "Ayının bildiği üç türkü var, üçü de ahlat üstüne" özdeyişi, Türkiye’nin hemen her bölgesinde yetişen ahlatın ayılar ve kuşlar başta olmak üzere pek çok canlı tarafından sevildiğinin bir göstergesidir.

Adalar Başsavcılığı’nda Silah Krizi!
Adalar Başsavcılığı’nda Silah Krizi!
İçeriği Görüntüle

Ahlat, yaban armudu, çakal armudu, taşlı armut ve çörtük gibi farklı isimlerle anılmakta ve Doğu Anadolu’da kadim bir kente de adını vermiştir. İç Anadolu’nun çıplak bozkırlarında, sürülmüş tarlalar arasında ya da ekinlerin arasında tek tük beliren ağaçlardan biri de ahlattır.

Alıç, kuşburnu ve muşmula gibi gülgiller ailesinin bir üyesi olan ahlat, binlerce yıldır insanlığın en eski besin kaynaklarından biri olmuştur. Büyük savaşlar ve zorluk yıllarına tanıklık etmiş Anadolu insanı, kıtlık dönemlerinde ahlat meyvesini ekmeğine katık etmiştir.

Sonbaharda olgunlaşmaya başlayan ahlat meyveleri, içerdiği asit ve tanen nedeniyle başlangıçta buruk bir tat verir ve yemesi zordur. Ancak kışa doğru iyice olgunlaşan meyvelerin tadı ve aroması doyumsuzdur. Yaşı ellinin üzerinde kırsal kökenli birçok kişi, hayatında mutlaka bir ahlat ağacı anısına sahiptir. Göç yollarında ansızın vedalaşmadan ayrıldıkları o yalnız ahlat ağacının hüznünü hep içinde taşırlar.

“Ahlat ağacı Anadolu insanına benzer” diyenler, ağacın derdini söylemediğini, ne vazgeçtiğini ne de toprağından ayrıldığını belirtir. Ahlat, bilinen üç türküyle sabrı simgeler; üç türkü de sabır üstüne… İnsanlar, hem doğanın bu eşsiz ağacını hem de geçmişin izlerini yaşatmaya devam ediyor.

Muhabir: Öznur Atayeter