Bu cümleyi ilk kez bir defterin kenarına yazdığında, on yedi yaşındaydın. Yüreğin ilk kez o zaman telaşla çarpmış, ilk kez bir çiçeği dalından koparırken hem suçlu hem de özgür hissetmiştin. O gün, ne rüzgarı fark ettin ne de gökyüzünü... Sadece onun sana gülümsediği anı hatırlıyorsun. Gülümseyişiyle açmıştı o çiçek—ve sen, kıyamadığın halde koparmıştın.

Halil Daylak Kazakistan’da Türkiye’yi Temsil Ediyor
Halil Daylak Kazakistan’da Türkiye’yi Temsil Ediyor
İçeriği Görüntüle

Yıllar geçti. Sevinçle koştuğun o yollar, şimdi sessiz. Ayakkabı izlerin çoktan silinmiş, çocuk kahkahaların dallarda asılı kalmış. Ama o çiçekler… Her biri, yoldaş olmuş sana. Her biri bir taşa dönüşmüş, sessiz bir sabırla oturmuş yola. Adım attıkça, kalbinin sızısını yeniden hatırlatır gibi.

Taşlı Yolun Sessiz ÇiçekleriBir gün o yollardan yeniden geçtin. Artık çiçek toplamıyordun. Zaten hiçbiri dalından koparılmayı beklemiyordu artık. Büyümüştün. Öğrenmiştin; sevinçle koştuğun yollar, bazen ardında yalnızca taş ve sessizlik bırakırdı.

Ama bir taşa oturduğunda fark ettin: O taş, zamanında sevinçle çaldığın bir çiçeğin kendisiydi. Seni hâlâ taşıyordu. Seni hâlâ hatırlıyordu.

“Dalından çaldığın her çiçek,
Sevinçle koştuğun yollara taş olurmuş.
Ama her taş, bir hatıradır.
Ve hatıralar, insanı yeniden yürütür.”

Sen yeniden yürümeye başladın. Bu defa çiçekleri dalında bırakarak.
Ve her adımda bir taşın üstünden geçerken, başını eğip usulca gülümsedin.

Muhabir: Resul Özdil