Sivrisinekler, sadece yaz mevsiminin huzur kaçıran vızıltıları değil; aynı zamanda insanlık tarihinin en ölümcül hastalıklarının taşıyıcısı. Dünya genelinde her yıl yüzbinlerce insan sıtma, dang humması ve Batı Nil virüsü gibi hastalıklar nedeniyle hayatını kaybediyor. Artık bilim insanları, bu küçük canlıları genetik mühendisliğiyle yok etmenin eşiğinde. Ancak bu yöntem beraberinde derin etik tartışmaları da getiriyor.
Washington Post'un özel haberine göre, genetik olarak sivrisinek popülasyonunu çökertmeye yönelik projeler, Afrika’da saha aşamasına gelmiş durumda. Özellikle Gates Vakfı destekli “Target Malaria” projesi, sıtmanın yayılmasından sorumlu Anopheles gambiae türünü hedef alıyor. Geliştirilen genetik müdahale sayesinde, dişi sivrisinekler doğuştan kısır oluyor ve türün devamı mümkün olmuyor.
Bu gelişmeler küresel ölçekte tartışılırken, Türkiye de sivrisinek kaynaklı hastalıklarla yüzleşiyor. Özellikle Batı Nil virüsü, 2024 yazında Türkiye'nin birçok bölgesinde ciddi bir tehdit haline geldi.
Osmaniye ve Çevresinde Vaka Artışı
Koç Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Önder Ergönül’e göre, 2024 yılında Türkiye genelinde görülen Batı Nil virüsü vakalarının sayısı 99’a ulaştı. Sağlık Bakanlığı tarafından Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi’ne bildirilen bu vakaların büyük kısmı İstanbul’da yoğunlaşsa da, Osmaniye, Adana ve Antakya gibi illerde de virüs tespit edildi.
“Vakaların yaz aylarında hızla arttığını görüyoruz. Sivrisinekler özellikle sulak alanlarda hızla ürüyor. Osmaniye gibi iklimi sıcak, nemli ve tarımsal faaliyetlerin yoğun olduğu bölgelerde Batı Nil riski ciddi şekilde var,” diyor Ergönül.
2024 yılında bildirilen 51 vakanın %94’ü hastaneye yatırıldı, 9’u ise yaşamını yitirdi. Hayatını kaybedenlerin tamamı 60 yaş üstü bireylerdi ve çoğunun altta yatan hastalıkları vardı. Hastalığın belirtileri arasında baş ağrısı, yüksek ateş, menenjit ve sinir sistemi bozuklukları yer alıyor.
Ekosisteme Müdahale: Ne Kadar Doğru?
Sivrisineklerin tamamen ortadan kaldırılması fikri cazip görünse de, bilim insanları bu yaklaşımın potansiyel sonuçları konusunda ikiye bölünmüş durumda. Arizona Eyalet Üniversitesi ve Hastings Biyoetik Merkezi tarafından hazırlanan bilimsel rapora göre, "kasıtlı tür yok etme" fikri, doğanın dengesini geri dönülmez biçimde bozabilir.
“Mikroplar düzeyinde bile doğaya müdahale sınırda olmalı. Sivrisinekler, ekosistem zincirinde kurbağalar ve bazı kuş türleri için besin kaynağı. Popülasyonlarının ortadan kaldırılması, başka felaketleri tetikleyebilir,” diyor araştırmacı Gregory Kaebnick.
Sivrisinekleri mi, Parazitleri mi Hedeflemeliyiz?
Uzmanlar, genetik müdahalenin doğrudan sivrisinekleri değil, sivrisinek yoluyla bulaşan parazitleri — özellikle sıtmaya neden olan Plasmodium türlerini — hedef alması gerektiğini savunuyor. Bu sayede hem ekolojik denge korunabilir hem de hastalıkların yayılımı durdurulabilir.