Yaz aylarının yakıcı sıcaklığıyla birlikte Türkiye genelinde yükselen orman yangınları, kamuoyunda “fail kim?” sorusuyla gündem olurken, uzmanlar ve ekoloji çevreleri bu sorunun cevabının çok daha derinlerde olduğunu vurguluyor. Yangınların failleri yalnızca sabotajcılar değil; iklim krizi, özelleştirme, toplumsal duyarsızlık ve köylü kültürünün tasfiyesi gibi yapısal etkenler zincir halinde çalışıyor.
İklim kriziyle yanan ormanlar
2025 yılı itibarıyla küresel sıcaklık artışı 1,5°C sınırına dayandı. Sıcaklık, düşük nem ve sert rüzgar, ormanları adeta barut fıçısına dönüştürüyor. Bu tehlikeli iklim koşulları, yangınların doğal tetikleyicisi haline gelirken, iklim krizinin temel sebepleri olan sanayi, fosil yakıt kullanımı ve kontrolsüz tüketim alışkanlıkları sorgulanmadan yangınların önüne geçilemiyor.
Özelleştirme: Gözetim yok, kâr var
Yangınların dörtte biri bakımsız elektrik hatlarından çıkıyor. Kâr odaklı özel şirketler altyapıya yatırım yapmayınca, kritik bölgelerde güvenlik zaafı büyüyor. Aynı zamanda yangın söndürme hizmetlerinin özelleştirilmesi ya da kamunun zayıflatılması, müdahale kapasitesini düşürüyor. Müşterek gözetim yerine bireysel çıkarlar öne çıkıyor.
Doğadan kopuş, kültürel hafıza kaybı
Kırsaldan kente göç ve köylü kültürünün yok oluşu, ormanla temas kurabilen, yangınlara ilk müdahaleyi yapabilen toplulukları ortadan kaldırdı. Köylüler ve çobanlar yerine şehirliler ormana piknik, hobi ya da inşaat amacıyla giriyor. Bu da ormanın yapısını, güvenliğini ve gözetimini zayıflatıyor. Yangınlar sıklıkla ihmal, izmarit, mangal veya tarım faaliyetlerinden çıkıyor.
Ormancılık anlayışı değişti
Geçmişte orman işletmeleri, köylerle iç içe çalışır, orman koruması kolektif bir sorumluluk olarak görülürdü. Bugün ormancılık daha çok ticari işletme modeli üzerinden şekillendi. Yerel bilgiye dayalı koruma-kullanma dengesi kayboldu. Orman işçilerinin niteliği, müdahale araçları ve lojistik desteği azaldı.
Rant, sabotaj ve denetimsizlikle birleşince…
Yangınların bir kısmı gerçekten sabotaj veya rant girişimleriyle çıkıyor. Ancak bu bireysel eylemler, sistemsel zafiyetlerle birleşince etkisi katlanıyor. Denetimsizlik, hukuksuzluk ve cezasızlık kültürü, suçu kolaylaştırıyor. Her yıl daha çok orman yanıyor, daha az kişi sorumlu tutuluyor.
Orman yangınları bir uyarı çığlığı
Ormanlar yalnızca fiziki olarak değil, ekolojik, kültürel ve toplumsal bağlamlarıyla birlikte yanıyor. Bu yangınları sadece güvenlik merkezli okumak, asıl nedenleri görmezden gelmek anlamına geliyor. İklim kriziyle tetiklenen bu sistemsel yangınlar, kolektif yaşam tarzlarımızı ve siyasi tercihlerimizi de sorgulamaya davet ediyor.




