Milli Eğitim Bakanlığı’nın yıllardır süregelen ve “geçici çözüm” adı altında kalıcı hale gelen ücretli öğretmenlik sistemi, binlerce eğitimcinin hayatını belirsizlik ve güvencesizlik içinde sürdürmesine neden oluyor. Ders başına ücret ödenen, sigorta primleri tam yatırılmayan ve yaz aylarında maaş alamayan öğretmenler, sistemin acı yüzünü her gün daha derinden hissediyor.

Adını vermek istemeyen 11 yıllık bir Almanca öğretmeni, yaşadığı zorlukları şöyle anlatıyor:
“Üniversiteyi bitirdikten sonra büyük hayallerle mesleğe atıldım. Ancak her yaz işsiz kaldım. Öğrencilerimin ailelerinin tarlalarında çalıştığım oldu. Bu yaz yine geçim derdindeyim, özel ders veriyorum, halk eğitim merkezinde kurs açıldı, onun bitmesini bekliyorum. Geçici işler peşindeyiz, kalıcı bir yaşam kurmak mümkün değil.”

Asgari Ücretin Altında, Yarı Zamanlı Sigorta

Mayıs ayında 19 bin 500 TL maaş aldığını belirten öğretmen, bu ücretin bile sigortasız günlerle birlikte asgari ücret seviyesine dahi ulaşmadığını vurguladı.
“Sigortamız 22 gün üzerinden yatırılıyor. 85 bin öğretmeni böylesine sömüren bir sistemde kaliteli eğitimden söz edilemez. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin bir yandan 'maarif modeli'nden bahsediyor, diğer yandan 'Ücretli öğretmenlik diye bir sistem yok' diyor. Madem yok, ben 11 yıldır ne yapıyorum?” diyerek tepkisini dile getirdi.

Yalnızlık, Umutsuzluk ve Sosyal Çöküş

Bir başka ücretli öğretmen, Adana’dan bir arkadaşının telefonunu şöyle aktarıyor:
“Bir haftadır çocuklarına yemek yediremediğini söyledi. Yardım kuruluşlarına başvurmayı düşünüyor. Bu sistem sadece ekonomik değil, insanı olarak da çökertiyor bizi.”

Ev kirası, faturalar ve geçim derdi arasında sıkışan eğitimciler, hala ailelerinden maddi destek almak zorunda kalıyor. Her an görevden alınabileceklerini bilmeleri ise psikolojik bir baskı yaratıyor.

Yıllardır Devam Eden Geçici Çözüm

Eğitim sendikalarının ve uzmanların yıllardır kaldırılmasını talep ettiği ücretli öğretmenlik sistemi, bir geçici çözüm olmaktan çıkıp kalıcı bir istihdam biçimi haline geldi. Uzmanlara göre bu sistem, eğitimin niteliğini düşürmekle kalmıyor, öğretmenlik mesleğini de değersizleştiriyor.

Güvencesizliğin Adı Değişmeli

Devletin asli görevlerinden biri olan eğitim hizmetinin, taşeron mantığıyla yürütülmesi, eğitimcilerin ve öğrencilerin ortak geleceğini tehdit ediyor. Yıllardır "atanamayan öğretmen" başlığı altında yürütülen bu sistem, artık adı konulmamış bir istismar modeline dönüştü. Bu sessiz çığlığı duymak ve bu yapıyı değiştirmek ise toplumun ve yöneticilerin ortak sorumluluğu.

Kaynak: Birgün Gazetesi