Kaçırılan Kız, Başlayan Husumet ve Cinayet…

İddiaya göre olaylar, bir gencin dayısının kızını kaçırmasıyla başladı. Aileler arasında başlayan husumet tehditlere dönüştü. 28 Haziran gecesi, Yasemin Budak eşiyle birlikte evine dönerken silahlı saldırıya uğradı. Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan kadın, yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti.

“Aile Meclisi Kurup Öldürdüler”

Eşi Şenol Budak, eşinin ailesi tarafından hedef alındıklarını belirterek şu ifadeleri kullandı:

“Amcasının çocukları, annesi ve babası, amcasının eşi... Hepsi bir araya gelip aile meclisi kurmuşlar. Zaten öncesinde de bizi tehdit ediyorlardı. 'Sizi öldüreceğiz' dediler ve dediklerini yaptılar. Gece saat 12.00’de, iki arabayla köyümüze geldiler. Eşimle beraber eve giriyorduk. Yukarı çıktım, silah sesini duydum, aşağı indim. Eşimi vuranlar kaçmıştı.”

“10 Yaşındaki Çocuğumuzun Önünde Vurdular”

Budak, saldırı anında çiftin 10 yaşındaki çocuğunun da evde olduğunu, hatta annesinin çocuğunu iterek korumaya çalıştığını aktardı:

“Çocuğumuzun gözleri önünde eşimi vurdular. Eşim, kurşun ona gelmesin diye çocuğu kenara itmiş. Bu cinayet bilinçli ve planlı işlendi. Mesaj yollayıp 'kendi kızımızı öldürdük, onları da öldüreceğiz' diyorlar. Bu tehditleri herkes biliyor ama susuyor.”

3 Tutuklu, 2 Firari “Adalet Yerini Bulmalı”

Cinayet sonrası üç kişi tutuklandı ancak iki zanlı hâlâ firari. Şenol Budak, yetkililere seslenerek şu çağrıyı yaptı:

“O köyde saklandıklarını adım gibi biliyorum. O canileri hâlâ saklayanlar var. Bir dakika geç kalsaydım beni de vuracaklardı. Bu dava kapatılmasın. Eşim suçsuz yere öldürüldü, adalet istiyoruz.”

Kadın Cinayetleri Kapanmamalı

Yasemin Budak cinayeti, Türkiye’de “namus” adı altında işlenen kadın cinayetlerinin son halkası oldu. Aile meclisi gibi geleneksel yapıların adaletin önüne geçmesine göz yumulmaması gerektiğini savunan kadın hakları savunucuları, olayın tüm yönleriyle aydınlatılmasını ve firari şüphelilerin yakalanmasını istiyor.

Muhabir: Suğra İrem Yıldız