Çalışmada “Yüksek Hassasiyetli Kişi” (HSP) olarak tanımlanan bireylerin, depresyon ve anksiyete gibi ruhsal sorunlara daha yatkın olduğu belirlendi. Araştırma, 12 binden fazla kişi üzerinde yapılmış olmasıyla dünyada bir ilk olma özelliği taşıyor.
Araştırmaya göre, yüksek hassasiyetli bireyler depresyon, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu, agorafobi ve kaçıngan kişilik bozukluğu gibi rahatsızlıklara diğer kişilere oranla daha duyarlı. Uzmanlar, bulguların hassas kişilik yapısının ruh sağlığıyla doğrudan bağlantılı olabileceğini gösterdiğini vurguluyor.
Yüksek hassasiyet nedir?
Klinik olarak yüksek hassasiyet, bireyin fiziksel, duygusal ve sosyal uyaranlara karşı merkezi sinir sisteminin daha duyarlı olması olarak tanımlanıyor. Kavram, 1990’ların ortasında psikolog Elaine Aron tarafından ortaya atıldı. Aron, HSP bireylerin çevresel tehlikeleri daha hızlı fark edebildiğini ve insan duygularını olağanüstü bir şekilde okuyabildiğini belirtiyor. Sonraki çalışmalar, HSP bireylerde dopamin gibi nörotransmitter seviyelerinin farklılık gösterebildiğini ve bunun da uyaranlara karşı daha güçlü tepkilere yol açtığını ortaya koydu. Ayrıca çocukluk döneminde yaşanan travmaların bu kişilik özelliğini tetikleyebileceği ifade edildi.
Araştırmanın detayları
Yeni çalışmada 12 yaş üzeri 12 bin 697 kişi, 33 farklı çalışma analiz edilerek değerlendirildi. Katılımcıların ortalama yaşı 25 olarak belirlendi. Sonuçlara göre HSP bireylerde en sık rastlanan ruhsal sorunlar depresyon ve anksiyete oldu. Bilim insanları, anksiyetenin yüksek olmasının nedenleri arasında “derin düşünme” ve “aşırı uyarılma eğilimi”ni gösterdi. Bu kişilerin olaylara dair olumsuz senaryoları daha detaylı kurguladıkları, depresyonun ise çevresel faktörlerle bağlantılı olabileceği belirtildi.





