Hayat, sürekli bir mücadele ve seçimler bütünü olarak karşımıza çıkar.
Hayat, sürekli bir mücadele ve seçimler bütünü olarak karşımıza çıkar. Kimileri servet peşinde koşar, kimileri kariyerin, kimileri de huzurun arayışına girer. Ancak bütün bu hedeflerin ötesinde asıl mesele, hayatı gerçekten kazanabilmektir. Hayatı kazanmak; bilgi, sabır, doğruluk ve zamanlamanın doğru bileşiminden doğar.
Doğruluk: Güvenin Temeli
Doğruluk, insanlığın ortak paydasıdır. Din, kültür ya da coğrafya fark etmeksizin, bütün toplumların ayakta kalabilmesi için güvene ihtiyaç vardır. Güvenin temelinde ise doğruluk yer alır.
Antik Yunan filozofu Aristoteles, “Doğruluk, erdemlerin ilkidir; çünkü diğer bütün erdemler ona dayanır.” der. Bu ifade, doğruluğun yalnızca bireysel bir seçim değil, toplumsal bir zorunluluk olduğunu ortaya koyar.
Doğruluk olmadan iş hayatında sürdürülebilir başarı, özel hayatta kalıcı güven, toplumda ise adalet mümkün değildir. Yanlış üzerine kurulan her şey, tıpkı çürük temel üzerindeki bina gibi, ilk sarsıntıda yıkılır.
Hikâye: İki Mühendis
Bir şehirde iki mühendis aynı anda büyük projelere başlamış. Biri maliyeti düşürmek için kalitesiz malzeme kullanmış. Diğeri ise işini özenle ve dürüstçe yapmış. Yıllar içinde ilk mühendisin binaları çatlamış, çökmüş, güvenini kaybetmiş. İkinci mühendis ise hem işini hem de adını sağlamlaştırmış.
Bu hikâye bize şunu hatırlatır: Doğruluk kısa vadede zor görünür; ama uzun vadede tek gerçek kazançtır.
Doğru Zamanlama:
Sessizlik Bazen Cevaptır
Doğru fikirler, yanlış zamanda söylenirse etkisini kaybeder. Zamanlama, hayatın görünmez ama en güçlü unsurlarından biridir.
Marcus Aurelius’un şu sözü bu noktada dikkat çekicidir:
“Doğru zamanda söylenmeyen hakikat, faydadan çok zarar getirir.”
Hayatı kazanma sanatı, yalnızca neyin doğru olduğunu bilmek değil, aynı zamanda o doğruları hangi zeminde, kiminle ve ne zaman paylaşmamız gerektiğini bilmekten geçer.
Hikâye: Sessiz Lider
Bir şirketin genç yöneticisi, toplantılarda sürekli fikirlerini ortaya atar ama kimse onu dinlemezmiş. Bir gün tecrübeli bir yönetici ona şu tavsiyeyi verir:
“Doğru bildiğini hemen söyleme, ortamın hazır olmasını bekle. İnsanlar hazır olduğunda söylediğin söz daha güçlü duyulur.”
Genç yönetici bunu uygular ve zamanla fikirleri en çok aranan, en çok dinlenen kişi haline gelir.
Bu hikâye, zamanlamanın doğruluk kadar önemli olduğunu kanıtlar.
Evrensel Değerler ve
Hayatı Kazanmak
Hayatı kazanmak, tek bir kavramla açıklanamaz. Felsefeden psikolojiye, iş dünyasından sanata kadar farklı alanlarda ortak bir payda vardır: Evrensel değerler.
Adalet: Adil olmayan bir başarı uzun sürmez.
Doğruluk: Güvenin temelidir.
Sabır: Zamanlama ve olgunluğun anahtarıdır.
Sorumluluk: Hem bireysel hem toplumsal ilerlemenin zemini.
Saygı: İnsan ilişkilerinde köprülerin ayakta kalmasını sağlar.
Albert Einstein’ın şu sözü, bu değerleri özetler niteliktedir:
“Başarıya değil, değerli olmaya çalışın.”
Hayatı kazanma sanatı, başarıdan çok değerli bir insan olma çabasıdır.
Hayatı kazanmak, yalnızca diploma, servet ya da unvanla mümkün değildir.
Gerçek kazanç, hayatı doğruluk üzerine kurmak, doğru zamanlamayı gözetmek ve evrensel değerleri yaşatmaktır. Çünkü yanlış kısa vadede cazip görünse de er ya da geç kaybettirir. Doğru ise zahmetlidir ama kalıcıdır.
Bugün dünyaya en çok lazım olan, belki de şudur:
Doğruyu bilmek, doğruyu yaşamak, doğru zamanda doğru yerde dile getirmek.
Çünkü hayat, kazanılacak en büyük sınavdır.
