Türk milletinin varlık mücadelesinin en önemli öğelerinden biri, dilidir. Türkçe, milletimizin kimliğinin ve kültürünün en temel yapı taşlarından biridir.
“Türk demek, dil demektir.” Bu söz, Türk milletinin özünü, varlığını ve kültürünü en derin şekilde ifade eder. Dil, bir milletin düşünce biçiminden, değer yargılarına kadar her şeyini taşır. Türkçe, yalnızca iletişim aracı değil, aynı zamanda Türk milletinin manevi yapısının ve tarihinin bir yansımasıdır. Eğer bir kişi “Türk milletindenim” diyorsa, o kişi, her şeyden önce Türkçeyi doğru şekilde konuşmalı, Türkçe'yi özümsediği gibi yaşamalıdır. Türkçe, doğru kullanıldığında, bir milletin ne kadar köklü ve sağlam temellere sahip olduğunu gösteren en belirgin işarettir. Ancak, Türkçe'nin yozlaşması, o milletin kültürel değerlerinin aşındığının ve toplumsal yapısının bozulduğunun bir göstergesi olabilir.
Ne yazık ki, günümüzde Türkçe'nin doğru bir şekilde konuşulmadığı, dilin yozlaştığı bir gerçektir. Dilin doğru kullanılmaması, aslında sadece bir dilin çöküşü değil, aynı zamanda milletin kimliğini, düşünce tarzını ve kültürel bağlarını zayıflatması anlamına gelir. Dil, duyguların, düşüncelerin ve inançların dışa vurumudur. İnsan, dil aracılığıyla kendisini ifade eder, kimliğini bulur ve toplumsal bağlarını kurar. Türkçe’nin doğru kullanımı, milletin varoluşuna bir saygı göstergesidir. Eğer bir dil bozulur, o milletin düşünsel yapısı da zamanla bozulur.
Bu yozlaşma, aynı zamanda toplumda bir sosyolojik çürümeyi de işaret eder. Dilin düzgün kullanılmaması, düşüncelerin karmaşıklaşması, iletişimsizlik ve anlam kaymaları toplumsal huzursuzlukların ve değer kayıplarının habercisi olabilir. Türkçenin yozlaşması, yalnızca bir dil sorunu olmanın ötesinde, Türk milletinin kültürel bağlarının ve toplumsal birlikteliğinin tehlikeye girmesi demektir. Türkçe’nin doğru kullanımı, sadece günlük hayatın bir parçası değil, aynı zamanda bir milletin kültürel zenginliğini ve tarihini yaşatmanın bir yoludur...