Aynı yıl içinde hem oğlağımı hem de çok sevdiğim dedemi kaybetmiştim. Küçük bir çocuk olarak bu üzüntü benim için çok ağırdı.
Ancak hayat devam ediyordu. Babam, bu üzüntümü hafifletmek için sünnet paramla bana uzun kulaklı bir kuzu almıştı. Sonradan öğrendim ki bu kuzu Hamdani ırkı bir koyunmuş. Zamanla kuzu büyüdü; ancak annem onu, bir kuzulu koyunla değiştirdi. Yaz tatillerinde köydeki arkadaşlarımla koyunlarımızı otlatarak ilkokulu çalışkan bir öğrenci olarak tamamladım.
Annem, benim köyde değil, Ceyhan merkezde okumamı istiyordu. Bunun üzerine Halil İbrahim amcam beni elimden tutarak Ceyhan merkezde yatılı bir Kur’an kursuna kaydettirdi. Oradan da Gazi İlköğretim Ortaokulu’na kayıt yaptırdım. O dönemlerde aileler, çocuklarının okumasını istiyorsa, onları şehir merkezine göndermeye çalışıyordu.
1989 yılıydı. Henüz ilk ders zilimiz çalmıştı, ancak sınıfımı bulamadığım için ilk dersi kaçırmıştım. O zamanlar derse girmemek, disiplin cezası gerektiren ciddi bir durumdu. Okul müdür yardımcımız İlhami Hoca beni odasına çağırdı. İlk kez böyle bir durumla karşılaştığım için korkudan elim ayağım titriyordu. İlhami Hoca, bana öyle bir disiplin konuşması yaptı ki neredeyse korkudan bayılacak gibiydim. Ancak bir daha dikkatli olacağıma söz verdim ve cezadan kurtuldum. Bu olaydan sonra hayatım boyunca hiçbir derse mazeretsiz geç kalmadım ve dersi kaçırmadım.
Ortaokul dönemim oldukça başarılı geçti. Her dönem sınıfımda dereceye girdim; teşekkür ve takdir belgeleri aldım. 1992 yılında, çok güzel anılar biriktirerek ortaokuldan mezun oldum. Buradan, o dönemde hayatta olan tüm hocalarıma saygı ve selamlarımı iletiyor, vefat edenlere rahmet diliyorum.
Ortaokulun ardından, yatılı kaldığım Kur’an kursu, başarılı öğrencileri seçerek Adana’da bulunan başka bir yatılı Kur’an kursuna gönderiyordu. Bu öğrenciler arasında ben de vardım. Lise 1. sınıfı Denizli 19 Mayıs Lisesi’nde okudum. Ardından, Lise 2. ve son sınıfı, teyzemin evinde kalarak Mehmet Kemal Tuncel Lisesi’nde tamamladım ve mezun oldum.
Lise yıllarım boyunca annem, ineklerinin sütünden elde ettiği gelirle tüm eğitim masraflarımı karşılayarak büyük fedakârlıklar yaptı. Ancak lise bittikten sonra, nedenini bilmediğim bir şekilde üniversite hayalimi kaybettim. Oğlağıma verdiğim sözü unuttum ve o yıl üniversite sınavına bile girmeyerek köyüme döndüm.
Köye döndüğümde, beni tarla işleri ve sayıları 20’ye ulaşan koyunlar ile keçiler bekliyordu. Annem adeta, “Okumazsan çobanlık yaparsın,” der gibi her sabah beni erkenden uyandırıyor ve koyunları otlatmaya gönderiyordu. Gün ortasında ise yevmiye ile tarla sulama işlerine giderek harçlığımı çıkarıyordum.
Bu dönemde yaşadığım zorluklar, bana hayallerimi yeniden hatırlamam gerektiğini öğretti. Hayatım, eğitim ve çobanlık arasında geçen bu mücadelelerle şekillendi. Her deneyim, beni daha güçlü ve kararlı bir birey haline getirdi.