Turizmin Patlamadığı Dönem: Alanya'nın Altın Çağı
1973 yılında çekilen bu eşsiz kare, Alanya’nın henüz modern turizmle tanışmadığı, doğallığını ve sessizliğini koruduğu döneme ışık tutuyor. Geniş kumsallar, tarım alanları ve neredeyse yok denecek kadar az yapılaşma, dönemin en çarpıcı detayları arasında.
İnşaat Yok, Beton Yok: Sadece Doğa
Bugün otellerle, yazlık sitelerle ve yüksek binalarla dolu olan Alanya sahil şeridi, 1973 yılında tamamen doğal bir yapıya sahipti. Kıyıya paralel uzanan tarım arazileri, portakal bahçeleri ve zeytinlikler, bölge halkının geçim kaynağını oluşturuyordu. Sahil boyunca sadece birkaç küçük yapı seçilebiliyor; bu da dönemin yapılaşma anlayışını gözler önüne seriyor.
“1970’li yıllarda Alanya, adeta keşfedilmemiş bir Akdeniz köyü gibiydi. Sessiz, sakin ve huzur doluydu.”
— Yerel halktan bir yaşlının anlatımı
Dağlarla Kucaklaşan Mavi
Fotoğrafta Toros Dağları'nın eteklerinde yer alan yerleşim alanlarının geniş yeşil örtüsü dikkat çekiyor. Bugün betonarme yapıların altında kalmış bu doğal doku, 1973'te adeta Akdeniz doğasının bir parçasıydı. Denizin berraklığı ve sahilin boşluğu, geçmişin masumiyetini bugünün yoğunluğu ile karşılaştırma fırsatı sunuyor.
Zamanda Yolculuk: Alanya’nın Değişimi
Bu kare, aynı zamanda Alanya’nın geçirdiği büyük dönüşümün görsel bir belgesi. 1970’li yıllarda başlayan yavaş yapılaşma, 1980’lerden itibaren hız kazanmış ve günümüzde Alanya, Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biri haline gelmiştir. Bu değişim ekonomik kalkınma sağlarken, doğal dokunun korunamaması ise halen tartışma konusudur.





