Ülkemizde sıkça rastladığımız, toplumsal barışı bozan, insan onuruna ve haklarına aykırı olan bir sorunla daha karşı karşıyayız: Şiddet. Özellikle öğretmene, memura, doktora ve aslında daha pek çok meslek grubuna yönelik şiddet vakaları artık haberlerde neredeyse rutin bir şekilde karşımıza çıkıyor. Peki bu nasıl oldu da toplumumuzda şiddet bu kadar yaygın bir hal aldı?
Öğretmenlerimiz, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza bilgi, değer ve etik anlamında eğitim veren, kutsal mesleği icra eden kişilerdir. Onlara yönelik şiddet, aslında geleceğimize yönelik bir şiddettir. Öğrencilere bilgiyi sevgiyle, sabırla aktaran öğretmenlerimize şiddet uygulamak, toplumsal ahlaki değerlerimizin erozyona uğradığının göstergesidir.
Memurlarımız, devletin kollarını oluşturan, kamu hizmetlerinin sağlanmasında kritik bir role sahip olan kişilerdir. Onlara yönelik herhangi bir saldırganlık, aslında devlete ve devletin otoritesine yapılan bir saldırıdır.
Doktorlarımız ise, hayatımızın en kritik anlarında yanımızda olan, sağlığımızı koruyan ve iyileştiren kişilerdir. Hastane koridorlarında, acil servislerde, yoğun bakım ünitelerinde tükenmeyen bir enerjiyle çalışan doktorlarımıza şiddet uygulamak, toplumun sağlıkla ilgili hassasiyetlerini zedeler ve bu da toplumsal huzuru bozar.
Her geçen gün medyada, sokakta ya da sosyal medyada şiddet haberleriyle karşılaşıyoruz. Unutmayın, değişimin tohumları küçük adımlarla atılır. Bugün küçük bir adım atarak yarının daha barışçıl, daha şiddetsiz bir dünya olmasına katkıda bulunabiliriz.