Osmaniye'nin yaslandığı Gavurdağı, Belen'den Düldül'e kadarki sıradağların adıdır. Bizans devri harabeleri, sarp ve kayalık tepeleri sebebiyle bu dağlar halk tarafından Gavurdağı diye adlandırılmıştır.
1735 tarihli fermanda “Kafirdağı” diye anılan Gavurdağı, Tanzimat Fermanı ile başlayan batılılaşma döneminde Sultan Abdülmecit'in 5 Şubat 1854 tarihli fermanı ile “Cebelibereket” adını almıştır. Bazı haritalarda “Nurdağı” diye yazılsa da 1941 yılında Milli Eğitim Bakan Hasan Ali Yücel başkanlığında toplanan 1. Türk Coğrafya Kongresinde, devrin modasına uygun olarak antik devir adı olan “Amanos Dağları” diye resmiyet kazanmıştır.
“Gavurdağı üzerinde bir nokta-i hâkime” yerdeki Yarpuz Köyü 1849 yılında 37 hanedir.

16. Yüzyılda Dörtyol/Özer Köyü'nde kurulan Özer Sancağı Küçükalioğullarının derebeyliği zamanında 18. Yüzyılda Payas'a, Ulaşlılar başta olmak üzere aşiretlerin ovaya iskânından sonra 1878 yılında Yarpuz Köyü'ne nakledilmiştir. Adına da “Cebelibereket Sancağı” denilmiştir.
Kimilerinin “Kızıl Sultan” diye küçümsediği, kimilerinin “Ulu Hakan” diye yücelttiği Sultan Abdülhamit (1876-1909) “hasta adam” denilen Osmanlı devletinin çöküşünü 33 yıl geciktirmiş başarılı padişahlarımızdandır.

Sultan Abdülhamit zamanında; hazinesi tükenen Osmanlı devletinde, Galata bankerlerinden ve Avrupa ülkelerinden alınan borçların ödenmesi için 1881 yılında “Rüsum-u Sitte”, 1886 yılında “Duyun-u Umumiye daireleri” ihdas edilmiş, tuz, şeker, tütün, balık, ipekböcekçiliği, alkol gibi üretildikleri yörenin hayati ürünleri alacaklılara teminat gösterilmişse de “Bu dönemde eğitim yanında maliye, ulaşım, haberleşme, sağlık, sanayi ve ticaret, ziraat, hayır kurumları gibi konularda önemli atılımların yapıldığı ve birçok müessesenin oluşturulduğu da bir vakıadır.”(Prof. Dr. Vahdettin, Engin, Tebrikname-i Milli, 2. Baskı, İstanbul Bel. Bşk. İstanbul-2018)

1865 yılında, Sultan Abdülaziz zamanında 2. Sınıf bir ilçe olarak kurulan Osmaniye, Sultan Abdülhamit zamanında çağ atlamıştır.
“Cebelibereket Sancağı” bir Sultan Abdülhamit projesidir. 1891 tarihli Adana Vilayeti salnamesinde de belirtildiği gibi Yarpuz Köyü, “cihet-i siyasiyece ehemmiyet-i mevkieden başka bir hikmeti haiz” değildir. Ama stratejik yönden önemli bir konuma sahiptir.
Mesela Osmanlı Devletine isyan eden Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın oğlu olan komutan İbrahim Paşa, stratejik öneminden dolayı ordugâhını Yarpuz Köyüne kurmuştur. Ahmet Cevdet Paşa'nın dediği gibi “muahharan Kurt İsmail Paşa Fırka-i Islahiye kumandanı iken Yarpuz'da İbrahim Paşa'nın çadırını kurduğu yerde bir kışla bina etmiştir.”

Sultan Abdülhamit zamanında, Maraş Sancağından alınan İslahiye, Hassa, Bulanık kazaları ile birlikte Payas ve Osmaniye kazalarının yönetimi için Payas Sancağının merkezi Yarpuz Köyüne nakledilmiştir. “Yarpuz'a taşınan sancak için gereken Hükümet konağının Yumurtalık limanı tarafından arsa satılarak yaptırılması istenmiştir.(M.Akif Terzi-Ahmet Ergün, Kınık'tan Kıyı'ya Osmanlı Belgelerinde Osmaniye, Osmaniye Bel. yy.-2013 s.195)
Zor yıllara rağmen Yarpuz Köyünde muhteşem bir Hükümet Konağı inşa edilmiştir.
Adana Valisi Ziya Paşa tarafından yazılan Hükümet Konağı kitabesinde “Halkın hukukundan emin olması için” Cebelibereket Sancağının Payas'tan Yarpuz'a nakledildiği belirtilmiştir.

Altı mısradan oluşan bu kitabe maalesef yerinde değildir. Muhtemelen 28.05.1927 tarih ve 1057 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Dâhilinde Bulunan Bilumum Mebani-i Resmiye ve Milliye Üzerindeki Tuğra ve Methiyelerin Kaldırılması Hakkında Kanun” gereğince işgüzar yöneticiler tarafından Hükümet Konağından sökülmüş ve kaybolup gitmiştir.
Sultan Abdülhamit devrinde, “Cebelibereket Sancağı ahalisinin ilim ve maariften mahrum oldukları gibi İslam dininin gerçeklerinden dahi habersiz olmaları sebebiyle hallerinin ıslahı ve istikballerinin temini için Sancak ahalisinden toplanan Maarif ianesiyle mektepler açılması” hususunda 1888 tarihli ferman gönderilmiştir.(Mehmet Akif Terzi, Ahmet Ergün, age)

1316/1898 tarihli Adana Vilayeti Salnamesinde “Abdülhamit Mektepleri” diye geçen Avrupa usulü okullardan; Osmaniye Merkez'de Zükur ve İnas Mektepleri, Osmaniye /Cevdetiye, Osmaniye/Dervişiye, Osmaniye/Çardak Köylerinde, Bahçe İlçe Merkezinde Bahçe/Kızlaç Köyünde, Hassa/Söğüt Köyünde de birer Mekteb-i İptidai (İlkokul) açılmıştır.(Sultan İkinci Abdülhamit Han Devri Osmanlı Mektepleri, Editör Ömer Faruk Yılmaz, Çamlıca Basım ve yayın AŞ, İstanbul2007)
Yarpuz'da açılan “Mekteb-i Salihiye-i Rüşdiye” kitabesi beyaz mermer üzerine sülüs hatla yazılıdır. 2001 yılında tarafımca Yarpuz'da, bir evin bahçesinde bulunan kitabe Osmaniye Müzesi deposundadır.

“Gidemediğin yer senin değildir” denilerek açılan Hicaz demiryolunun Osmaniye'den geçmesi “halkın cahillikten kurtularak refah ve servet kazanmasında” en kuvvetli bir etkendir.
Yolları şose olan Osmaniye'den demiryolunun geçmesi şehrin kaderini değiştirmiştir.
İstasyon Caddesi halen Osmaniye'nin en prestijli caddesidir.
Cebelibereket halkı da Sultan Abdülhamit'e vefa göstermiştir. “Cülusunun 30. yılına” hürmeten 1323/1905 yılında Osmaniye'de kurulan Envarülhamit Vakfı ile camiye Nur-ı Hamidi Camii denilmesi, Hassa'da açılan medreseye Envar-ı Hamidiye Medresesi, İslahiye'de açılan okula Hamidi Mekteb-i İptidaisi adının verilmesi halkın Sultan Abdülhamit'e vefasının ifadesidir.