Osmaniye’nin Düziçi ilçesi’ndeki Harputlu hoca camii’nde görevli olan imam ve cemaat caminin bakım ve onarımlarını yapıyor.

Kurtuluş mahallesinde bulunan Harputlu Hoca camii imamı Ali Saygılı, cemaatla bir olup camii güzelleştirmek ve daha kullanışlı hale getirmek için hafta sonu bile çalışıyor.

Toki konutlarında oturan emekli İmam Fahri Demir, 2019 yılında yeni yapılan 63 toki konut sitesine taşındık. Bura da hazır bir camii vardı. Herkes tarafından tahrip edilmişti. Cemaat olarak sahip çıkalım dedik. 63 toki konut site sakinleri olarak gönül birliği ettik ve el birliğiyle camiimizi ihya ettik. Günlük namazlarımızı kılabiliyoruz. Çevresini temizledik.

Hocamız Ali Saygılı imam olarak atandığından beri elinden ne geliyorsa onu yapıyor, onarım çalışması ve boyamasını yapıyor hocamız.

https://youtu.be/V-GRbZuXf_I

Demir sözlerinin devamında, Biz buraya geldiğimizde camii’nin her şeyi hırsızlar tarafından çalınmış harabe haline getirilmişti. Elektrik kabloları, hoparlörleri, lambaları, çeşmeleri, kubbesi’ni cemaatla tamamladık, hocamı.

Camii’nin tuvaleti kullanılmaz hale geldiği için 4 tane tuvalet yaptık. Allah’ın verdiğine bin şükürler olsun bu hale getirdik ifadelerini kullandı. Haber: Enes Şimşek

Harputlu Hoca Kimdir?

1217/1802 yılında Harput’a bağlı Hoğu (Yurtbaşı) köyünde doğdu. Babası âlimlerden Hoca Ahmed Efendi’dir. Rahmî, küçük yaşta ilme ve edebiyata ilgi duydu, Arapça ve Farsça şiirler ezberledi. Çocukluk döneminde bir ara Diyarbakır’da ilim tahsili için bulunan babasının yanında bulundu. Bir ders esnasında Bolulu Hüseyin Vâiz Efendi’nin talebelerine sorduğu bir kelimenin anlamını bildiği için onun ilgi ve iltifatına mazhar oldu. Harput’a döndüğünde Kaside-i Bür’e şarihi Harputlu Ömer Naimî Efendi’nin babası müftü Ahmed Efendi’den ders almaya başladı. Artık yaşlanmış ve yoğun bir mesaisi olan Ahmed Efendi’nin iznini alarak Ömer Naimî Efendi’yle Antep’e giderek Küçük Hâfız Necîb ve Fâik Efendilerden ilim tahsil etti. Yeniçerilerin verdiği huzursuzluk Antep’e de sıçrayınca Kayseri’ye gittiler. Burada Büyük Kâsım Efendi, Hâfız Hâcı Vahdî ve Sarı Abdullah-zâde Mehmed Efendi gibi âlimlerden ders aldılar. Tahsillerini tamamlayıp icazetlerini aldıktan sonra 1242/1826'da Harput’a döndüler. Ömer Naimî Efendi, babasının medresesinde müderrislik yapmaya, Rahmî de Hoğu’da ders vermeye başladı. İyi bir öğrenim gören Rahmî bundan sonra köyünde münzevi bir hayat sürdü. İki kızının eğitimiyle uğraştı, şiir ve inşaya yoğunlaştı. Ömrünün sonuna kadar devam eden bu ilmî faaliyetlerinden dolayı Hoca Rahmî ismiyle şöhret buldu. Osmanlı Müellifleri’nde (Yavuz vd. 1972: II/325) Rahmî’nin devrin önde gelen âlim ve şairlerinden olduğu ifade edilmektedir. 1301/1884’te vefat eden Rahmî, köyündeki mezarlığa defnedildi.
Uzun boylu ve uzun çehreli olan Rahmî’nin son dönemlerinde bile hafızasının yerinde olduğu, sadece işitme problemi yaşadığı bilinmektedir (Baştuğ 2002: 1775).
Âlim bir şair olan Rahmî’nin, Dîvân'ı ve Dîvân’ı içinde yer alan Esbiye-nâme'si bulunmaktadır. Sa’dî-i Şirazî’nin Bostân’ını şerh etmişse de bu eser basılmamıştır (Yavuz vd. 1972: II/325, Baştuğ: 2002: 1776).

1. Dîvân: Şair Hacı Hayri Bey tarafından düzenlenerek 1886 yılında Mamûratü’l-Aziz Vilayeti Matbaası’nda Dîvân-ı Rahmî-i Harputî adıyla eski harflerle bastırılmıştır. Na'tla başlayan Dîvân'da kaside, tarih, muhammes, tahmîs, terci-bend, müfred gibi nazım şekillerinin yanında 3’ü Farsça 160 civarında gazel bulunmaktadır. Dîvân üzerine İbrahim Kavaz, Naci Onur (1996) ile H. Erdoğan Cengiz, Gönül Hatay Eren (1996) çalışma yapmıştır. Bu çalışmalarda, matbu ve yazma Dîvân'ın yanında değişik mecmualardan temin edilen şiirler de yer almaktadır. Ayrıca Dîvân üzerine Eyüp Barlak tarafından bir tahlil çalışması yapılmıştır.

2. Esbiye-nâme: Esbiye-nâme 67 beyitlik zarif ve mizahi özellikte bir mesnevidir. Bir kış mevsiminde sıska bir atın sırtında arkadaşlarıyla yaptığı yolculuğu anlattığı manzumede şair, yürümekten aciz atından dolayı arkadaşlarından ayrı düştüğünü, bineğin kendisine yük olduğunu, bu nedenle evine bin bir güçlükle ulaştığını mizahi bir üslupla dile getirir. Daha sonra bu deneyiminden hareketle yol, ayrılık ve sıkıntı bağlamında dünya hayatına hikemî bir pencereden bakar (Selçuk 2014: 1-21).
Zarif ve nüktedan bir kişiliğe sahip olan Rahmî, ilmî birikimi ve şairlik kudretiyle tanınmış bir şahsiyettir. Rahmî’nin ilim ve kültür merkezlerinden uzakta bir muhitte inzivaya çekilmiş olarak yaşamış olmasına rağmen başarılı şiirler kaleme almış olması son derece dikkat çekmektedir. Bâkî, Fuzulî, Nâ'ilî, Nef’î, Nedîm, Nâbî gibi şairlerden etkilenmiş olan, ince ve zarif söylemleriyle bu şairleri hatırlatan Rahmî’nin şiirlerinde âşıkâne ve hikemî söyleyiş üslubu hâkimdir. Onun “Fuzûlî kadar içli ve sûzişli, Nedîm gibi şûh ve neşeli şair yoktur ama Nâbî de büyük bir şairdir.” şeklinde nakledilen sözü de bu etkiyi doğrulamaktadır (Onur 1996: 9). Akıcı bir üslup ve ifade gücüne sahip olan şair, şiirlerinde mahallî unsurlara da yer vermiştir. Muhitinde yetişen şairler üzerinde önemli derecede etkili olmuştur. Hacı Hayrî de bu şairlerden biridir. Rahmî, klasik şiirin son başarılı temsilcileri arasındadır.

Düziçi Harputlu Hoca Camii
Düziçi Harputlu Hoca Camii