Kanal 24'teki programda Yeniden Refah Partisi'nin CHP lehine çalıştığı iddia ediliyor; medyanın siyasi etkisi tartışılıyor.

Sabahın erken saatlerinde, Türkiye'nin nabzını tuttuğunu iddia eden, sözüm ona tarafsız! televizyon kanallarından biri olan Kanal 24'te, Nuh Albayrak ve Hikmet Genç'in sunuculuğunu üstlendiği bir program izledim. Program, Türkiye'nin siyasi sahnesinde önemli bir yere sahip olan Yeniden Refah Partisi'nin İstanbul'da neden aday çıkardığına dair bir tartışmaya sahne oldu. Ancak bu tartışma, sıradan bir politik analizden çok daha fazlasını barındırıyordu.

Sunucular, Yeniden Refah Partisi ve onun İstanbul adayı üzerine konuşurken, Ayasofya ve milli görüş gibi kavramlardan dem vurarak, merhum Erbakan hocayı övgüyle anıyorlardı. Bu anlatımlar, partiye ve onun ideolojisine bir saygı duruşu gibi görünse de, ardından gelen eleştiriler bu saygının altını oyuyordu. Yeniden Refah Partisi'nin İstanbul adayının adını bile anımsamakta güçlük çeken sunuculardan biri, "Yeniden Refah Partisi'nin adayı Mehmet miydi neydi işte," diyerek adayın önemsizliğine vurgu yapıyor, sanki partinin seçimdeki varlığının ciddiye alınacak bir yönü olmadığını ima ediyordu.

Eleştirilerin odak noktası, Yeniden Refah Partisi'nin eylemlerinin, aslında Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) lehine işlediği ve dolayısıyla bu partinin "değirmenine su taşıdığı" iddiasıydı. Bu eleştiri, siyasi sahnedeki karmaşık dengeler ve ittifaklar hakkında derin bir tartışma başlatıyor. Ancak programdaki sunucuların yaklaşımı, bu tartışmayı sağlıklı bir analizden ziyade, düşmanca bir saldırıya dönüştürüyordu.

Kanal 24'ün bu tavrı, belirli bir kuyruk acısını da barındırıyor gibiydi. İstanbul'da metrolardan gemilere kadar birçok alanda bu kanalın yayınlarının tercih edilmesi, CHP'nin yönetimi altında değişime uğramıştı. Bu durum, kanalın politik tutumunu ve yayın politikasını etkileyen önemli bir faktör olabilir.

Programdaki sert üslup ve eleştirilerin, AK Parti lehine bir etki yaratma niyetinde olabileceği düşünülebilir. Ancak burada önemli bir noktayı gözden kaçırmamak gerekir: Halkın zekasını ve tercihlerini hafife almak, beklenenin aksine, muhalefetin lehine sonuçlar doğurabilir. Ekrem İmamoğlu'nun yükselişi, bu dinamiklerin canlı bir örneği olarak karşımızda duruyor.

Bu tartışma, aslında medyanın siyasi süreçler üzerindeki etkisini ve medya stratejilerinin karmaşıklığını gözler önüne seriyor. Siyasi partiler ve medya kuruluşları arasındaki ilişkiler, seçmen davranışları üzerinde belirleyici bir rol oynayabiliyor. Ancak bu etkileşim, kimi zaman beklenmedik sonuçlar doğurabiliyor. Kanal 24'ün bu programı, Türkiye'nin siyasi ve medya manzarasında önemli bir vak'a olarak, stratejik iletişimin ve kamuoyu nezdindeki algıların ne denli kritik olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.